Namaz Kıldırma Memuru Mu Yoksa İmam Mı? İşte Hakikat

Abdullah El Ensar

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Hak ile bâtılın birbirine karıştığı, hakkın bâtıl diye gösterildiği, küfrün İslam diye tanıtıldığı, Allah'ın hükümlerinin bir tarafa bırakılıp beşeri hükümlerin tatbik edildiği ve buna demokratikleşme denildiği, Allah'ın farz kılmış olduğu hicabın, siyasi bir simge olup olmadığının tartışıldığı, Hıristiyanlaşma ve Yahudileşmenin modernlik olarak gösterildiği, şirkin sadece putun karşısında "Ben sana ibadet ediyorum" diyerek gerçekleşeceğinin zannedildiği "Ben müslümanım" diyen herkesin, her ne yaparsa yapsın cennete gireceğinin garanti edildiği, mümin ve muvahhidlerin terörist olarak lanse edildiği, kâfir ile müminin eşit ve aynı haklara sahip olduğu, faizin gözü açıklılık ve hızlı para kazanma diye benimsendiği, içki içmenin delikanlılik, zina yapmanın ise erkeklik kabul edildiği, harama bakmanın olağanlaştırıldığı, genelevlerine dönüştürülmüş okullarda çocuk okutmanın, ilim tahsil etme ve çağdaş eğitim olarak algılandığı, erkek ve kadının her alanda eşit olduğu günümüz Türkiye'sinde bu kitabı kaleme alış gayemiz neydi?
Şurası muhakkak ki Diyanet Teşkilatının kuruluş amacı, insanlara İslam dinini anlatmak değil, bu ilahi dini resmi ideolojinin küfür nizamına uydurmaktır. Nitekim tağutlar bu hedeflerini namaz kıldırma memurları sayesinde gerçekleştirmektedir. İslam dini, Allah'ın hükümlerini reddeden beşeri ideolojiler ile pek çok konuda açık bir çatışma içerisindedir. Allah'ın haram dediğine helal, helal dediğine haram diyebilen resmi ideoloji ve yetkilileri, siyasi manevra gereği İslam ile barışık olduklarını ileri sürseler de İslam, böylesi müstekbirlerle ve kurumlarla barışık değildir.
Reklam
Ey insanoğlu dikkat et! Bakın göklerin, yerin ve dağların yüklenemediği, korkup kaçındığı bir yükü, bir sorumluluğu sen yüklenmişsin! Sen almışsın, sen kabullenmişsin. Peki, insanoğlunun sırtına aldığı bu yük, bu sorumluluk nedir? Bu emanet iradedir, sorumluluktur, özgür bir şekilde hakla batıl arasından, imanla küfür arasından, itaat ve isyan arasından birini seçmektir. Müslüman ya da kâfirlikten birini tercih etmektir. Allah'a itaat ya da isyandan birini seçmektir. Zaten bu dünyanın, dünyadaki bu hayatın temeli de bunun üzerine bina edilmiştir.
Her kim bir şeyin helal veya haram kılınması noktasında Kitap ve Sünnet'e sırt çevirir, Allah ve Rasulünden başkasına itaat eder ve bu şekilde Allah'ın kendilerine izin vermediği konularda onlara uyarsa, onları rab ve ilah edinerek Allah'a ortak kılmış olur. Bu da Allah (Subhanehu ve Tealâ)'nın indirdiği Tevhid dininin özüne aykırıdır. Çünkü ilah, kendisine kulluk edilendir. Allah'tan başkalarına itaat ve kulluk etmek ise şirktir. Kendisine itaat ve kulluk edileni Allah'tan başka rabler edinmek demektir.
Hiç şüphesiz İslam dini, basite alınacak bir din değildir. Bu dinin kurallarını Allah ve Rasulu belirler. Dinimizde akla, hevaya, çoğunluğun yaşadığı dine, örfe, âdete ve ananeye yer yoktur. İnsanların kınamasından çekinildiği için yanlış olduğunu bildiği şeylerde israr etmeye de yer yoktur. Zira bu, akıllı bir insanın yapacağı bir iş değildir. Nitekim dünya hayatı geçicidir ve sonunda ya sonsuz bir cennet ya da sonsuz bir cehennem vardır. Dinin emir ve yasakları çok hassas ve önemlidir. İslam dini hayat sistemidir. Kişinin benimsediği sistem ve yaşantısı onun dinidir. Kim bundan başka bir şey iddia ederse onun iddiası batıldır.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.