Fransız feylesofu Mişele der ki: "Dirileri ölüler idare eder". Büyük ve hiç değişmeyen bir hakikattir: Ölüler toprakta çürür; fakat bıraktıkları fizyolojik, keza marazi, bilhassa dimaği verasetler çocuklarında yaşar. Yeryüzünde ise onlardan sonra onların nesilleri bu çocuklar oturur. Bu çocuk ve torunları o ataların bıraktığı miras idare eder. Başka türlü yapmaları imkânı yok gibidir, Feylesoflar, âlimler, kâşifler, hekimler, mühendisler, müteşerriler, siyasiler, ideologlar ölürler; fakat bıraktıkları prensipler, usuller, ilimler, keşifler, davalar, binalar, kanunlar, siyâsi yollar, fikirler dirileri sevk ve idare ederler. Insanlar asla mümkün değildir ki bu verasetin tesirinden, ölüler idaresinin pençesinden her ne sahada ve şekilde olursa olsun kendilerini kurtarabilsinler…(R.N.)
Nevha 2
Bize gayret yakışur. Merhamet Allah'ındır.
Hükm-i âti ne fakirin, ne şehin-şâhindır.
Dinle feryâdını kim terceme-i âhındır;
İnledikçe ne diyor bak vatanın her nefesi
Son zaman Türk yazıcıları Tanzimat merhalesinin sınırlarını vazıh tayin edememekte, hatta bütün islahat devrini Tanzimat devri zannetmektedirler. Hepsine birden "Tanzimat edebiyatı" deyip duruyorlar. Tanzimat bir asır evvel başlamış, fakat şiirde Nâmık Kemåller, Hâmitler gibi kudretli unsurlar yetiştiremediğinden kendini gösterememiş, hazırlık devri hålinde kalmıştır. Büyük kudretleriyle Nâmık Kemâller Tanzimatın başladığı Avrupa tesirini bariz kılmışlar, yeni bir devir yaratmışlardır. Şinási'yi Tanzimat'a måletmek doğru olsa gerektir. Bu izah açık gösteriyor ki Tanzimat Şinâsi'nin doğuşunda, hiç olmazsa ölümünde bitmiştir. Esasen Şinasi, vakalarca da malumdur ki Tanzimat adı Türk tarihinde uzun zaman hiçbir vakit Nåmık Kemál ile Fikret'in ölümlerine kadar devam etmemiştir.(R.N.)