Nasrettin Hoca Gülütler

Aziz Nesin

Nasrettin Hoca Gülütler Posts

You can find Nasrettin Hoca Gülütler books, Nasrettin Hoca Gülütler quotes and quotes, Nasrettin Hoca Gülütler authors, Nasrettin Hoca Gülütler reviews and reviews on 1000Kitap.
Hoca oğlunu eşeğe bindirmiş, kendi de yayan, köye gidiyormuş. Karşıdan gelip geçenler aralarında şöyle demişler: -Yaşlı adam yayan gidiyor, delikanlı da utanmadan eşeğe binmiş. Dünya tersine dönmüş. Bu sözleri işiten Hoca oğlunu indirmiş, kendi binmiş eşeğe. Bisüre sonra yol kıyısında oturan bikaç kişinin şöyle dediklerini duymuş: - Koca herif eşeğe binmiş utanmadan, ufacık çocuğu yaya bırakmış. İnsanoğlunda hiç acıma diye bişey kalmamış. Hoca bu kez oğlunu da yanına alıp ikisi birlikte eşeğin sırtında gitmeye başlamışlar. Çok geçmeden yine bikaç köylüyle karşılaşmışlar. Köylülerden biri , ötekilere şöyle demiş: -Yahu, şu cılız eşeğe ikisi birden binmiş. Amma insafsızlık! Zavallı hayvanın beli kırılacak. Bu sözleri de duyan Hoca kendisi de inmiş eşekten, oğlunu da indirmiş. Eşek önde, onlar arkada köyün yolunu tutmuşlar. Köye yaklaştıklarında yoldan geçenlerden biri, öbürlerine şöyle demiş: -Şu aptallara bakın, eşek salına salına gidiyor, onlar eşeğin ardından yayan yapıldak gidiyorlar. Ne akılsız bunlar... Bu sözleri de duyan Hoca oğluna, - Duydun ya, demiş, en iyisi kendi bildiğini yapmak; kimseye yaptığını beğendiremezsin; elin ağzı torba değil ki büzesin.
Bigün Hoca ata binmek isterse de, at boylu olduğundan binemez. Kendi kendine, - Hey gidi gençlik heey! der. Sonra çevresine bakınıp kimseler olmadığını görünce, - Palavrayı bırak, der, ben senin gençliğini de bilirim.
Reklam
Hoca derede aptes alıyormuş. Sol ayağını da yıkayıp aptesini tamamlarken bir de bakmış ki pabucunun teki dere suyuna kapılmış gidiyor. Yakalamak için seğirtmişse de, derenin derin yerine gelince akıntıda giden pabucuna baka kalmış. Derenin bu yaptığına öyle kızmış ki, dereye ardını dönüp yellendikten sonra, - Al aptesini, ver pabucumu, demiş.
Okuryazar olmayan birisi, kendisine gelen mektubu Hoca'ya götürür, okuması için rica eder. Hoca evirir çevirir mektubu, adama, - Bu mektubu ben okuyamadım, başka birine okut... der. Adam, - Bir de hoca olacaksın, başındaki o koskoca kavuktan utan! deyince, Hoca başından çıkardığı kavuğunu adamın kafasına geçirip, - Keramet kavuktaysa, hadi sen oku bakalım... der
Hoca bir sulak tarlada bir leylek yakalayıp evine getirmiş. Leyleğin biçimini beğenmediği için biraz gagasından biraz ayaklarından biraz da kanatlarından kesip, - Hah işte, demiş, bak şimdi kuşa benzedin!
Hoca'ya bir köylü tavşan getirir. Hoca da köylüyü konuk eder, ağırlar, yedirir içirir. Ertesi hafta o köylü yine gelip Hoca'ya, - Hani sana geçen hafta tavşan getiren köylüyüm ben... der. Hoca yine ağırlar, önüne sofra koyar. - Bu içtiğin, geçen hafta getirdiğin tavşanın suyuna çorbadır... der. Bir hafta sonra Hoca'ya bikaç köylü birdengelir. - Biz, derler, hani iki hafta öncesana tavşan getiren biri vardı ya, onun köyündeniz, komşularıyız. Hoca bunları da konuklar, olanını önlerine koyar, yedirir içirir. Daha ertesi hafta yine bikaç köylü daha gelir. Hoca, - Siz, kimlerdensiniz? diye sorar. Köylüler, - Biz, derler, hani üç hafta önce sana tavşan getirenin komşuları gelmişti ya, biz de o tavşan getiren köylünün komşularının komşularıyız. Hoca bunların önüne bir tas dere suyu getirip koyar, buyur eder. Şaşıran köylüler, - Bu nedir efendi? diye sorunca Hoca, - Bu da, der, tavşanın suyunun suyu
Reklam
Kendi işinizi kendiniz yapın
Muhtarın eşeği kaybolmuş. Muhtar herkes kaybolan eşeği arasın demiş... İster istemez Hoca da, muhtarın eşeğini aramaya başlamış. Hoca hem türkü çığırır, hem gidermiş. - Ne yapıyorsun böyle? diye sormuşlar. - Muhtarın eşeğini arıyorum... demiş. - Yahu, bu ne biçim eşek arama? diye soranlara Hoca şöyle demiş: - El, elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar...
Hoca kadılığı sırasında dinlediği davacıya, - Haklısın! der. Arkadan dinlediği davalıya da, - Haklısın! der. İçerden konuşulanları dinleyen karısı, - Efendi, bu nasıl iş? Davacıyı dinledin haklısın, dedin. Sonra tam tersini anlatan davalıya da haklısın, dedin. Bu senin yaptığın haksızlık değil mi? deyince, Hoca bu kez karısına, - Karıcığım sen de haklısın! der.
Hoca ermiş olduğunu söyleyip övünürmüş. Birisi, - Ermişsen bir keramet göster bakalım... demiş. Hoca nasıl bir keramet görmek istediğini sorunca, adam, - Şu karşıki dağı çağır da, ayağına gelsin... demiş. Hoca üç kez, - Gel yanıma koca dağ, geel! diye seslenmiş, sonra da dağa doğru yürümeye başlayınca, adam, - Hani Hoca, demiş, dağın yerinden kıpırdadığı bile yok... Dağa doğru yürümekte olan Hoca şu karşılığı vermiş: - Ben alçakgönüllüyümdür; dağ yürümezse abdal yürür.
Hoca'nın iki karısı varmış. İkisi de sık sık, "Hangimizi daha çok seviyorsun?" diye Hoca'yı sıkıştırırlarmış. Hoca iki karısına ayrı ayrı birer mavi boncuk verip, - Sakın bu mavi boncuğu kimseye göstermeyeceksin, verdiğimi kimse bilmeyecek... demiş. Bigün yine iki karısı birden, - Hangimizi daha çok seviyorsun? diye tutturunca, Hoca, - Mavi boncuk kimdeyse, gönlüm onda... demi§.
83 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.