Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Rusya'nın Kültürel Tarihi

Nataşa'nın Dansı

Orlando Figes

Nataşa'nın Dansı Gönderileri

Nataşa'nın Dansı kitaplarını, Nataşa'nın Dansı sözleri ve alıntılarını, Nataşa'nın Dansı yazarlarını, Nataşa'nın Dansı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Doktor Jivago. Rus devriminin ve içsavaşın dehşet ve­ren kaosu içinde geçen romanın ana temasının, Jivago tarafın­dan temsil edilen eski aydın sınıfın korunması olması hiç de tes­adüfi değildir. Pek çok yönden, kahramanın devrimciler üzerinde biraz etkisi olan ve doğru insanları arayarak ağabeyini sıkıntılı durumlardan kurtaran küçük kardeşi, Evgraf isimli garip figür, Pasternak'ın olmak istediği kurtarıcı tipin ta kendisidir. Paster­nak romanı en iyi çalışması olarak görüyordu (şiirlerinden daha önemliydi), onun düzyazı vasiyetiydi ve mümkün olduğu kadar geniş kitleler tarafından okunması kararındaydı. Novyi mir tara­fından ertelenmesi ve sonra reddedilmesinin ardından yurtdışın­ da basılması kararı onun Sovyet Rejimi'nin kabadayılığına karşı son isyan hareketiydi
Reklam
Nabokov
Edebiyata girmek sanki çok kalabalık bir tramvaya sıkışmaya çalışmak gibi. Bir kez girince, tutunmaya çalışan yeni gelenleri itmek için elinden geleni yapıyorsun,
Sesler havada ölür gider, Ve alacakaranlığı geride bırakır karanlık. Sonsuza kadar sessiz olan bir dünyada, Sadece iki ses var: Senin ve benim. Ve neredeyse zil benzeri sesine Görünmez Ladoga Gölü'nden gelen rüzgarın, O gece yarısı diyaloğu dönüştü Birbirine dolanmış gökkuşağının narin parıltısına
Duygulara artık ihti­yaç olmayacaktı ve insan ruhu artık "çığlık ya da gülümsemeyle değil, hacim basıncı ve hız ölçerle" ölçülecekti. İsimler yerine numaralarla bilinen robot benzeri varlıkların olduğu ve yaşantı­larının her yönünün, Tek Devlet ve onun Büyük Birader benzeri yöneticisi olan bir Hayırsever tarafından kontrol edildiği fütürist bir akılcılık ve yüksek teknoloji dünyasını anlatan Zamyatin'in romanı Biz'de hicvedilen Sovyet cenneti işte buydu. Zamyatin'in romanı George Orwell'in 1984 isimli romanının ilham kayna­ğıydı.
Bolşeviklerin amacı her zaman yeni tür insan yaratmaktı. Birer Marksist olarak insan doğasının tarihi gelişimin ürünü ol­duğuna inanıyorlardı ve bu nedenle insanların yaşam şekilleri de bir devrimle değiştirilebilirdi. Lenin, beynin dış uyarıcılara yanıt veren elektromekanik bir aygıt olduğunu öne süren fizyolog Ivan Sechenov'un fikirlerinden çok
Reklam
Pek çok Rus ailesi Moğol kökenliydi. "Rus'u biraz kazı altın­dan Tatar çıkar," demişti Napolyon bir zamanlar. Rus ailelerinin -süvari kılıcı, ok, yarımay ve sekiz köşeli yıldız gibi Müslüman motiflerin bolca olduğu- hanedanlık armaları Moğol mirasına tanıklık etmektedir. Moğol soyundan gelen dört ana grup var­dı. Birincisi 13. yüzyılda
Nikolai Gogol, Ukraynalı dindar bir aileden gelmekteydi. Ebeveynlerinin her ikisi de kilisede aktiftiler; bütün perhiz ve ritü­ellere uyuyorlardı. Gogol'un evinde, yazarın hayatını ve sanatım açıklamaya yardımcı olan bir mistisizmin izleri bulunmaktaydı. Gogol'un ebeveynleri, babası yerel kilisede bir hayal gördükten sonra tanışmışlardı: Meryem Ana karşısında belirmiş ve ayakta duran kızı göstererek onun karısı olacağını söylemişti ve öyle de olmuştu. Anne babası gibi Gogol da kilise ritüellerinin yapılma şeklinden tatmin olmuyordu. Küçük yaştan itibaren ruhundaki ilahi varlığı tecrübe etme ihtiyacını hissetmişti. 1833'te annesine şöyle yazmıştı: [Çocukluğumda] her şeye tarafsız gözlerle bakardım; emredildiği ya da gö­ türüldüğüm için kiliseye giderdim, ama gittiğimde de papaz cüppesinden, papazdan ve diyakozların berbat uğultularından başka bir şey görmezdim. Haç çıkarırdım, çünkü herkesin haç çıkardığını görürdüm. Ama bir sefe­rinde -şimdi bile çok canlı bir şekilde hatırlıyorum- senden bana Kıyamet Günü'nü anlatmanı istemiştim ve bana, uygun bir yaşam sürenleri bekleyen güzel şeyleri o kadar iyi, o kadar detaylı ve o kadar dokunaklı, günahkarları bekleyen sonsuz azapları ise o kadar etkileyici ve korku verici şekilde anlat­mıştın ki, bu beni sersemletmiş ve içimdeki bütün duyarlılıkları uyandırmış­tı. Daha sonraları içimdeki en yüce duyguları ortaya çıkarmıştı
Tolstoy
İnsan, erdemlerinin parfümü­nü koklayabilir havada: Her şey daha konuksever olur, insanlar daha derin eğilirler ve kardeş sevgisi artar.
Köylü Düğünü etnografik bir müzikaldi. Sonraki yıllarda Stravinski bunu inkar etmeye çalıştı. Savaş sonrası Paris'inin kozmopolit kültürü içine dalan ve Sovyet rejimine karşı duyduğu nefretle hareket eden Stravinski, gösterişli bir şekilde Rus mira­sından uzaklaştırdı kendini. Ama hiç de ikna edici değildi. Bale, tam olarak Stravinski'nin
Reklam
Aristokrasinin sanatsal değerleriyle öz­deşleştiler. Sanatı, bireyin yaratıcı zekasının ruhsal ifadesi olarak gördüler, sosyal program ya da siyasi fikirlerin bir aracı olarak değil; Rus sanatının Stasov'un liderliği altında bu hale geldiğine inanıyorlardı. Puşkin ve Çaykovski'ye olan saygıları bu felsefe­den, sık sık ve ısrarla söyledikleri gibi "sanat için sanat" değil, fikirlerin sanat dünyası ile bütünleşmesi inancından kaynaklanı­ yordu.
Rus toplumu 1897'de kısa bir hikaye ile ilgili tartışma fırtınası­na kendini kaptırdı. Çehov'un Köylüler'i, doğduğu köye karısı ve çocuğuyla dönen ama beslenecek yeni boğazlar getirdiği için yoksul ailesini kızdıran Moskovalı hasta bir garsonun hikayesini anlatır. Garson ölür ve köydeki kısa ziyareti sırasında zayıflayıp çirkinleşen karısı köylü hayatının umutsuzluğu hakkındaki izle­nimlerle Moskova'ya döner: Yaz ve kış aylarında bu insanların sığırlardan bile daha kötü koşullarda yaşadıkları aylar oluyordu ve hayat gerçekten de korkunçtu. Kaba, namus­suz, kirli ve sarhoştular; her zaman kendi aralarında kavga ediyor, tartışı­yor, birbirlerine saygı duymuyor, karşılıklı korku ve şüphe içinde yaşıyor­lardı. Meyhaneleri işletip köylüleri sarhoş eden kim? Köylü. Köyü, okulu ve cemaat fonlarını zimmetine geçirip hepsini harcayıp içen kim? Köylü. Köylüsünü soyup evini yakan ve mahkemede bir şişe votka için yalan yere yemin eden kim? Bölge meclisinde ve benzer toplantılarda köylüyü ilk ola­rak yeren kim? Köylü. Evet. Öyle... Bu insanlarla yaşamak korkunç; yine de insanlar, acı çeken ve diğer herkes gibi ağlayan insanlar ve hayatlarında bunu hoş gösterecek hiçbir şey yok.
Yüzyıllar boyunca köylüler karılarını dövme hakkını talep et­mişlerdi. Rus atasözleri bu vahşetin hikmetiyle doluydu: "Karına baltanın sapıyla vur, eğil ve nefes alıyor mu bak. Eğer alıyorsa, o zaman hasta takliti yapıyor ve daha fazlasını istiyor­dur." "Yaşlı kadını ne kadar döversen çorba o kadar lezzetli olur." "Karını kürk mantoymuş gibi döv, o zaman daha az ses çıkar." "Bir eş iki kere güzel olur: Eve getirildiği zaman [gelin olarak] ve mezarına taşındığı zaman."
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.