National Geographic Türkiye - Sayı 201 (Ocak 2018)

National Geographic Türkiye

Quotes

See All
İyilik ve kötülüğün nereden kaynaklandığı ve bizde nasıl dışa vurulduğu yüzyıllar boyunca felsefi ve dini tartışmaların konusu oldu. Ancak son 20–30 yıldır araştırmacılar, iyilik ve kötülüğün nasıl harekete geçtiğini bilimsel açıdan anlama yönünde önemli ilerlemeler kaydetti. Her ikisinin de kilit önemdeki bir duygusal özellikle ilintili olduğu anlaşılıyor: Empati (duygudaşlık), yani beynin içten gelen bir yetiyle başka bir kişinin hissettiklerini yaşayabilmesi. Araştırmacılar kalplerimizde merhamet ateşini tutuşturan, bizi acı çeken diğer insanlara yardım etmeye yönelten şeyin empati olduğunu ortaya koydular. Araştırmaların bir başka sonucu ise, şiddet içeren psikopatik ve antisosyal davranışların kökeninin, sinirsel devrelerdeki bozukluklardan kaynaklanan empati yoksunluğu sonucu ortaya çıkıyor olması. Bu yeni bilgiler, beynin empatik tepkisini geliştirmeyi amaçlayan eğitim ve tedavi programlarına temel oluşturuyor.
UÇUŞ BECERİSİ YUMURTADAN ÇIKIYOR Kuş yumurtaları şaşırtıcı bir çeşitlilikte. Neden böyle olduğu ise çok uzun zamandır bilim insanlarının zihnini kurcalıyor. Acaba belirli biçimler yumurtaların çatlamasını mı önlüyor? Veya yuvaya sığmayı kolaylaştırıyor? Yoksa Aristoteles uzun, sivri yumurtalarda dişi, daha yuvarlak yumurtalardaysa erkek bulunduğunu savunurken haklı mıydı? (Hayır, değildi.) Princeton Üniversitesi’nden biyolog Mary Caswell Stoddard ve arkadaşları, yumurta biçimlerinin gizemini çözmek için bin 400’den fazla türe ait yaklaşık 50 bin yumurtayı inceledi. Yumurtaları, ne kadar asimetrik ve eliptiklik olduklarına göre sınıflandıran ekip, yumurta biçimi ne kadar sivri veya oval ise, uçuş yeteneği güçlü bir türe ait olma olasılığının da o kadar yüksek olduğunu keşfetti. Stoddard, “Yumurta biçimlerinin çeşitliliğini en iyi açıklayan şeylerden birinin uçuş yeteneği olduğunu görmek bizi şoke etti,” diyor.
Reklam
ZORBA BEBEK Guguk kuşu, yavrularının bakım ve beslenme işlerini dışarıdan temin ediyor. Dişi Cuculus canorus yumurtlamaya hazır olduğunda daha küçük bir türün refakatsiz yuvasına baskın yapıyor. Yuvaya bırakılmış yumurtalardan birini yutup yerine kendi yumurtasını bırakıyor. Buna kuluçka parazitliği adı veriliyor. Olası kurbanlar bazen başkaldırabiliyor. Yuvanın sahibi anne–baba, anne guguk kuşunun başına üşüşüp yumurtasını bırakmasını önleyebiliyor, guguk kuşu yumurtalarını çatlamadan önce yuvadan atabiliyor, hatta yuvayı terk edebiliyor. Ama bu tutum genellikle anne guguk kuşunun yanına kâr kalıyor: Annelik görevleri geride bırakılıyor ve yuvanın gerçek sahipleri her şeyden bihaber oluyor. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’ne (IUCN) göre C. canorus, yumurtalarını 100’den fazla konakçı türe baktırıyor. Guguk yavrusu, tüm yuvayı ve yiyeceği kendine saklamak için diğer yumurtaları ve yavruları dışarı atıyor. Tüm yavruların toplamı kadar aç olan bu iri kıyım bebek, koruyucu ailesinin getirdiği her şeyi silip süpürüyor.
BİR KUŞ, BİNLERCE HARİTA Clark fındıkkıranı, yaz ortasında olgunlaşan çam tohumlarını zaman kaybetmeden istiflemeye başlıyor. Benzersiz bir disiplinle ağaçtan ağaca uçup sivri gagasıyla kozalakları delerek tohumlara ulaşıyor. Ağustos civarı başladığı tohum toplama işini yılmadan kasım–aralık aylarına kadar sürdürüyor. Bir araştırmaya göre bazı bireyler yüz bine yakın tohum topluyor. El emeği göz nuru hazinesini ise, 2–3 tohumluk gruplar hâlinde toprağa gömüyor. İstifleme bittiğinde bu türün bireyleri beş ila 20 bin depo oluşturmuş oluyor. Hangi deponun nerede olduğunu hatırlamak, kulağa taşıması ağır bir yük gibi geliyor olabilir; ancak Clark fındıkkıranı bu tohumları daha sonra eliyle koymuş gibi buluyor. Kendisi 100 gram, beyni ise sıfır gram denebilecek bir ağırlıkta olan el kadar bir kuş bunu nasıl yapıyor?
İyilik ve kötülüğün nereden kaynaklandığı ve bizde nasıl dışa vurulduğu yüzyıllar boyunca felsefi ve dini tartışmaların konusu oldu. Ancak son 20–30 yıldır araştırmacılar, iyilik ve kötülüğün nasıl harekete geçtiğini bilimsel açıdan anlama yönünde önemli ilerlemeler kaydetti. Her ikisinin de kilit önemdeki bir duygusal özellikle ilintili olduğu anlaşılıyor: Empati (duygudaşlık), yani beynin içten gelen bir yetiyle başka bir kişinin hissettiklerini yaşayabilmesi. Araştırmacılar kalplerimizde merhamet ateşini tutuşturan, bizi acı çeken diğer insanlara yardım etmeye yönelten şeyin empati olduğunu ortaya koydular. Araştırmaların bir başka sonucu ise, şiddet içeren psikopatik ve antisosyal davranışların kökeninin, sinirsel devrelerdeki bozukluklardan kaynaklanan empati yoksunluğu sonucu ortaya çıkıyor olması. Bu yeni bilgiler, beynin empatik tepkisini geliştirmeyi amaçlayan eğitim ve tedavi programlarına temel oluşturuyor.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.