Kasaptı, alkolik kocasının da şoförlük yaptığı fabrikada... Meyhane arkadaşıydı ustabaşılar, zikzak şoförün. Klasik Türk filmi tadındaydı hayat. 40'ından sonra hareketlenen ustabaşılardan biri sokuluyordu kasap olan kadına, "Kocan alkolik bir ihtiyacın varsa...". "Yav git!" diyordu kasap abla. Namusuna sağlamdı Allah için. Güçlüydü de 100 kiloluk karkas etleri bana mısın demez kaldırıp atardı. Ustabaşının horozluklarına dayanamadı sonunda; ama "Etler güzel mi?" sorusuyla "Kendin bak" deyip adamı kaldırıp taktı, bir paltoymuşçasına askıya. Soğuk hava deposuydu. Uzaklaştı oradan. Sinirlerinin yatışmasını bekliyordu. Ustabaşını soranlara "Bilmiyorum" diyordu kasabımız. Donayazarken buldular ustabaşını. Yaklaşmıyordu artık.
Yarışmaya dönmüştü hadise. Daha genç ve yakışıklı olan bir başka ustabaşı aldı sorumluluğu. Kasabın etrafında dolanıyordu, arada sürtünmeler. "Yav git!" uyarısına aldırış etmiyordu kadının. Yanında taşıdığı çakıyı dokundurdu kasap abla ustabaşının bacağına. Yerler çiş oldu birden...
İkinci salvoyu da savuşturan kasap kadın, beni siz delirttiniz moduna girmişti artık. Önünden geçen cimcime sekreter kıza "Canım, hayatım çok güzelsin" demiş bulundu. Korkmuştu genç kız, koşarak soluğu müdürün yanında aldı. "Bana sarkıntılık etti kasap" diyebildi ağlamaklı. Kasap İsmail geldi aklına müdürün. Böyle şeyler yapmazdı İsmail. Gene de sorguya çektiler. Anlaşılmıştı konu. Diğer kasap, ablamızdı. Savundu kendini müdürün odasında "Böyle işlemiyor muydu sistem, hoşuma gitti".