Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nazım Hikmet'in Hasreti

Türkkaya Ataöv

Nazım Hikmet'in Hasreti Sözleri ve Alıntıları

Nazım Hikmet'in Hasreti sözleri ve alıntılarını, Nazım Hikmet'in Hasreti kitap alıntılarını, Nazım Hikmet'in Hasreti en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
ZOYA kimdir? Zoya Kosmodemyanskaya, bir gerilladır. 332.nci Alman Alayı onu Petrişşevo Köyünde asmış ve bedenini ipte asılı bırakmıştı. Zoya'nın gerila adı Tanya dır. Görevi yurdunu çiğneyen düşmanın gerisine sızıp onlara zarar vermektir. Nazi işgali altındaki Petrişşevo köyüne ikinci sızışında yakalanır... Ve Aralık ayının beşin de ipe çektiler... Donmuş ve rüzgarla sallanarak 25 Aralık gününe kadar öylece bıraktılar. Zoya nın öyküsünü, Nazım hapiste, annesi Celile Hanımı ın getirdiği Fransız gazetesinden öğrenir. O gece oturup yazdığı şiir şöyle başlıyor: Zoya idi adı... Senin memleketini sevdiğin kadar Bende seviyorum memleketimi Seni astılar memleketini sevdiğin için. Ama ben Yaşıyorum. Ama sen öldün. Sen çoktan dünyada yoksun Zaten ne kadar az kaldın orada On sekiz senecik. Doyamadın güneşin sıcaklığına bile. Sen asılan partizan, Ben mahpusta şair. Nazım, Zoya için şiirini yazadığı sıralarda ünlü sovyet yazarı Konstantin Simonov onun hakkında bir oyun kaleme alıyor, kompozitör Kovaleviski bir opera hazırlıyor, heykeltıraş Zelinski ve Ledeva heykellerini yapıyorlar, Alma Ata 'da hayatı filme alınıyordu. Kitapları, mektupları, güncesi müzelere kaldırılıyordu.
Kremlin, Moskova'nın göbeğinde, bir yavru-kenttir. 'Kreml' Rusçada "hisar" demek zaten.
Reklam
Hele geceleri ışıklandırıldığında renk renk, motif motif bir rüya beldesine benzerdi Kızıl Meydan. Zaten bu sıfatın yüz yıllar önceki anlamına göre, adı: "Güzel Meydan" dı.
Moskova'daki Mayakovski kitaplık-müzesini gezen Nazım bir kenara şunu yazmış: "Güneşin çeşitli nebatlara ışık ve ısı vererek büyümelerini sağlaması gibi, Mayakovski de öteki ozanların kendilerini bulmalarını yardım eder."
Kitap ortada. Okuyucunun da aklına, fikrine güveniyorum. Zaten güvenmesem, kitabımı okusun diye önüne sürmezdim. Öyleyse, önsöze, hele benim yazacağım önsöze ne lüzum var?
Nazım ki, ilk şiirini on-üçünde yazmıştı. On-altısında kız kardeşinin kedisi üstüne yazdığı şiiri, Deniz Harp Okulun da Tarih Öğretmeni olan Yahya Kemal'e gösterdiğinde Nazımın anasına sevdalı olan Yahya Kemal kediyi de görmek istemiş ve sonra, "sen pis, uyuz kediyi böyle övmesini biliyorsan, şair olacaksın" demişti. İlk şiiri galiba on-yedisinde basılmıştı... Sonra, şunu, bunu sevip şiir yazmış, İstanbul işgal edilince, yabancılara karşı ve Anadolu'da Ulusal Kurtuluş Savaşını destekleyen mısralar döşenmişti. Anadolu'ya geçtiğinde milleti elinde Nuh'tan kalma silahı, altında sıska atı açlığa, bite ve Yunana karşı savaşır bulmuştu.
Reklam
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli, belini sarmayalı, gözünün içinde durmayalı, aklının aydınlığına sorular sormayalı, dokunmayalı sıcaklığına karnının. Yüz yıldır bekliyor beni bir şehirde bir kadın. Aynı daldaydık, aynı daldaydık. Aynı daldan düşüp ayrıldık. Aramızda yüz yıllık zaman,  yol yüz yıllık. Yüz yıldır alacakaranlıkta koşuyorum ardından.    Hasret 1-2    
Bir Avrupalı gezgin şöyle buyurmuş: "Burası bir kent değil, büyük bir müze. Kent olsaydı, emlak komisyoncuları bulunurdu."
Sayfa 6 - MAY YayınlarıKitabı okudu
...Ve nihayet, haberi bile olmadığı bir suçlamayla tutuklanışı. Yurduna 1928/ 1951 yılları arasında geçirdiği yirmi-iki yılın on-yedisi hapislerde harcandı. Yazdıkları kendi hayattayken, kırktan fazla dilde, otuzun üstünde ülkede yayınlandı. Yüz binlerce, milyonlarca basıldı. Ama Türkiye de yirmi-sekiz yıl boyunca bir tek kitabı çıkmadı.
Reklam
Ben, sanat görüşümü, ne yapmak istediğimi, hasretimi okuyucuya söyleyeceğim. O bakacak, yaptıklarımı, yapabildiklerimi okuyacak, ölçecek. Ayrılık varsa görecek. Elbet de var. Hasretimiz gerçekleştirebildiğimizden çok ileride, çok büyük. Ayrılık var ama aykırılık, zıtlık yok. Ben sanat görüşüme aykırı tek satır yazmadım, yazmamaya çalıştım.
"Kayın Rus sayılır, kavakları Türk saydığımız gibi." demişti Nazım bir keresinde.
Nazım, eski Moskovalı'ydı, malum eski İstanbullu olduğu kadar.
Moskova siyah-beyaz bir kartpostal gibiydi, İliklerimize kadar titredik... Ama bizi bu kadar üşüten gecenin ayazı mıydı yalnızca?
Hasret Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli Belini sarmayalı Gözünün içinde durmayalı…
61 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.