Nâzım Hikmet'le Üç Buçuk Yıl

Orhan Kemal

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
''Nâzım Hikmet'in hapishaneye gelişiyle, şu ıslığa kadarki zaman iki saatten çok değildi. Ben bu iki saatlik zaman içinde onunla hem senli benli olmuş, hem de onu ve onun yakınlarını öğrenmiş bulunuyordum: (..) Bu nasıl olmuştu.? Bilmem. Bunu kavrayabilmek için, herhalde Nâzım Hikmet'in samimiliği içine girmek lâzım. Çünkü, Nâzım düşmanları tarafından bile sevilen bir İNSAN'dır.''
TARANTA-BABU
Yaşamak ne güzel şey… Anlıyarak bir usta kitap gibi bir sevda şarkısı gibi duyup bir çocuk gibi şaşarak YAŞAMAK… Yaşamak: birer birer ve hep beraber ipekli bir kumaş dokur gibi…
Sayfa 10 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ben ki bileklerimde tel kelepçeyi bir altın bilezik gibi taşımışım Ben ki ilmikleri sabunlu iplere bakıp kıllı kalın ensemi kaşımışım, tehdidine pabuç bırakır mıyım hiç?
Sayfa 10 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
İbrahim Balaban..
943 yılının eylül ayı sonlarında çıkacaktım ve çıkma günüm yaklaşıyordu. Bir gün işten dönmüştüm, koğuşta genç irisi bir köylü çocuğu.. Nâzım ona bir şeyler anlatıyordu. Bir ara çocuk, cebinden bir not defteri çıkardı, Nâzım'ın söylediklerini yazmağa başladı: - ..Bir, iki, üç numara fırça, yağlıboya fırçası, üstübeç, tutkal.. - Başka.? - Şimdilik bu kadar. Çocuk, defterini cebine soktu. Zeki bakışları vardı. - Peki üstadım, dedi, yarın görüşme günü, babam köyden gelir, ısmarlarım.. Çocuk gittikten sonra Nâzım anlattı: Bir tarla yüzünden, biraz da babasının teşvikiyle komşu tarla sahibini öldürmüş, on beş seneye mahkûmmuş. Kara kalemle ve murabba usulüyle şunun bunun fotoğrafını büyütürmüş.. Gelmiş yanına, ''sana çıraklık etsem bana yağlıboya öğretir misin.?'' diye sormuş. Anlaşmışlar.. Yarın veya öbür günden itibaren başlayacakmış. Nâzım: - Gördün ya, demir gibi çocuk.. dedi, ne esrar, ne afyon, ne bıçak, ne kumar.. Çocuk her sabah gelir, Nâzım resim yaparken yanında oturur, ona çıraklık ederdi: fırçalarını yıkar, paletine boya sıkar, tutkal ve üstübeçle resim bezi hazırlar, bilhassa, iri gözlerini büyük bir dikkatle Nâzım'ın fırçasına dikerek, dinç bir sabırla bakar, bakardı. Günler bu suretle gelip geçiyordu. Her sabah işe çıktığım için, nasıl çalıştıkları hakkında bilgim yok. Yalnız Nâzım sık sık ''bu çocuktaki şayânı hayret kabiliyet''ten bahsederdi. (*) * * Ressam Balaban
Nâzım Hikmet etrafındakilere iyilik etmekten zevk duyardı. Meselâ, ondan borç para isterlerdi. Çok defa borç verecek parası olmadığı halde, gider başkalarından borç alır, getirir, verirdi. O kadar ki, bazı gardiyanların bile ona borçlandığını hatırlıyorum.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.