Nâzım’ın gerek hapishanelerden, gerek dünyaya barışı getirmek için Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika’da katıldığı etkinliklerden, gezdiği her yerden yakınlarına, dostlarına, sevdiklerine mektuplar yazdığı, kartlar attığını göz önüne alarak, ona bu mektupları yazmaya karar verdik. O bu dünyadan gitti gideli, o bu ülkeden gitti gideli neler yaşadık, onun hakkındaki duygu ve düşüncelerimiz neydi, bunu ortaya koymaya çalıştık. Sıcak, içten ürünler çıktı ortaya. Nâzım’ın bu toplumdan, bu ülkeden, bu dünyadan ‘alacaklı’ gittiğini; aradan geçen 50 yılda yüreklerimize sığmayan sevgiyi bir kez daha belgeleyen bu mektuplarla Nâzım’a bir tür ‘borç’ ödediğimizi düşünüyorum. Kitabın daha şimdiden 2. baskıyı yapacağının belli olmasından dolayı da seviniyor ve kapsamını genişletmeyi planlıyorum.”