Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Nebevi Hareket Metodu (Tek Cilt)

Münir Muhammed Gadban

Nebevi Hareket Metodu (Tek Cilt) Gönderileri

Nebevi Hareket Metodu (Tek Cilt) kitaplarını, Nebevi Hareket Metodu (Tek Cilt) sözleri ve alıntılarını, Nebevi Hareket Metodu (Tek Cilt) yazarlarını, Nebevi Hareket Metodu (Tek Cilt) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ey Kureyş topluluğu ! Kendinizi ateşten koruyun ! Ey ka'boğulları, kendinizi ateşten koruyun ! Ey Muhammed'in kızı Fâtıma, kendini ateşten koru. Aramızdaki akrabalık bağına güvrnmeyin! Vallahi Allah katında sizi kurtaracak bir gücüm yok !
İlk hedef, kişiliklerin değil davaların üstün gelmesidir.
Reklam
İnançtan taviz vermek suretiyle uyuşmak, İslam'dan taviz vermek suretiyle anlaşmak, İslam sancağından başka bir sancağın altında birleşmek reddolunmuştur ve caiz değildir. Bizimle düşmanlarımız arasında Allah hükmünü verene kadar sabredeceğiz. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.
Çünkü nefislerde küllenmiş olan hak ateşi, şüphesiz günün birinde doğru yolda yürüyen ezilmişlerin yardımı için parlayacak ve yanacaktır.
Müslüman gençlerin inancı, kendisi için hayatındaki her şeyden daha değerli ve dinine olan bağlılığı, ailesine eşine, çocuklarına, toprağına, malına, evine, vatanına veya menfaatine olan diğer bütün bağlardan daha kuvvetli olabilecek bir şekilde yetiştirilmeleri gerekir.
Egemen güçlerle, İslam'ı sadece vicdanda inanç ve mescitte ibadet sanan Müslümanlardan bazı dindarlar arasında görmüş olduğumuz uyumun sırrını buradan anlıyoruz. Bu kimseler İslam'ı toplumsal hayatlarına sokmadıkları için, tağutlar kendilerinden korkmamaktadırlar.
Reklam
günümüz basın yayın organları hakkında
Müslümanlarınn verdiği soğuk savaşın (propaganda savaşı) sıcak savaşla paralel bir şekilde yürütüldüğünü görmekteyiz. O devirde Arapların, savaş ve çatışma neticelerini bildiren resmi yayın organları söyledikleri şiirler ve kasidelerdi. Araplar şiir ve kasideler yoluyla bu olaylan öğrenirler ve bu olaylar hakkındaki hüküm ve görüşlerini
Müslümanlarla müşrikler arasındakii propaganda savaşı, hicret yıllarında baş göstermeye başlamıştı. Bedir savaşından ön­ceki seriyyelerde yavaş yavaş belirgin bir hale gelmiş. Bedir sava­şından sonra da büyük bir patlak vermiştir. Çünkü komşu kabilelere propaganda yoluyla etki yapmak her iki grubun da en önemli hedeflerinden biriydi. Bunun için söylenen şiirleri, atlılar Mekke ile Medine arasında götürüp getiriyorlardı. Her iki taraf da kendi hakkında söylenen şiirlere yine şiirle karşılık veriyorlardı. Taraf­lardan biri zafer elde ettiğinde, galip tarafın şiirleri çoğalırken mağlup tarafın da mersiyeleri (ağıtları), çoğalıyordu. Rasûlullah (s.a) silahlı savaşa, teçhizat ve sayı bakımından çok az bir kuvvetle girmişti. Fakat şiir konusunda durum böyle de­ğildi. Bir kaç mısra ve beyit söylemekle yetinen sahabelerin yanı sıra; başlarında Hassan İbn Sâbit (r.a) olmak üzere, Kâb ibn Mâlik ve Abdullah ibn Revâha gibi meşhur şairler de vardı. Kafirlere karşı en şiddetli ve etkin olanları ise Hassan İbn Sâbit idi.
El-Berâ diyorki; “Hendek günü kazı yaparken, hendeğin bi­ rinde karşımıza çok sert bir kaya çıktı. Balyozlarla ne kadar uğ­raştaysak da kayadan bir parça bile koparamaımştık. Sonra bu du­rumu Rasülullah'a (s.a) haber verdik. Rasülullah (s.a) geldi, balyozu eline alıp “Bismillah” diyerek bir vuruş vurdu ve: “Allahu Ekber! Şam'ın anahtarları bana verildi. Vallahi şu anda Şam’in kızıl saraylarını görür gibiyim” dedi. Sonra ikinci darbeyi vura­rak bir parça daha kopardı ve: “Allahu Ekber! Pers diyarı bana ve­rildi. Vallahi şu anda Pers şehirlerinin beyaz saraylarını görür gi­biyim” dedi. Sonra “Bismillâh” diyerek üçüncü darbeyi vurup, ka­yanın son kısmını da dağıttı ve; “Allahu Ekber! Yemenin anah­tarları bana verildi. Vallahi bulunduğum yerden Sana'nın kapı­larını görür gibiyim” dedi. Rasülullah (s.a) bunları müjdelediği zaman müslümanlar açlıktan helâk olur bir vaziyetteydiler. Üç gündür ağızlarına birşey koymamışlardı. Düşman gece-gündüz karşılarınndaydı.
rivayetin kaynakları Buhari ve Nesai
Rasülullahin (s.a) şahsiyeti, tarihteki en büyük beşeri kuvve­ ti temsil ediyordu. Tarihte, Rasülullahin (s.a) şahsiyeti gibi aske­rine ve ordusuna tesir edebilen bir başka şahsiyet mevcut değildir. O, bütün sıkıntı ve meşakkatlerde ordunun başım çeken ilk kişiy­di. Söylediği birkaç kelime ordusuna cihad ve karamanhk ruhu­nu verirdi. Herkesin
Reklam
Rasülullah (s.a); “Artık bundan böyle biz Kureyş'e savaş açacağız, on­lar savaş açamayacaklar. Biz onların üzerine yürüyeceğiz” demiş­tir. Hiç şüphe yokki, bu ifade, önemli bir merhale değişikliğini gös­termektedir. Savaşın seyri değişmiş, bir adımdan, başka ve deği­ şik bir adıma geçilmiştir. Bu adım savunmadan çok artık saldırının düşünüldüğü yepyeni bir adımdır. Rasülullah (s.a) bu sözünü, tarih boyunca Arap yarım adasının gördüğü en büyük ordu ve Me­ dine'nin şahid olduğu en büyük hücumdan sonra söylemiştir. Böy­ le bir hücumun, İslâm'ı kökünden koparıp yok etmesi bekleniyor­du. Fakat bu büyük hücum karşısında müslümanların gösterdiği sebat, savunma hareketindeki dehâ, inkâr edenleri kinleriyle geri çevirmiş ve bir sonuç elde edememişlerdi.
En doğru olan iki rivayete göre, Hendek Gazası hicri beşinci yılın Şevvâl ayında meydana gelmişti. Müşrikler, Rasülullah’ı (s.a) ve müslümanları bir ay veya bir aya yakın bir süre kuşatma altında tutmuşlardı. Ahzâb savaşı bir zarar ziyan savaşı olmak­ tan ziyade, bir sinir savaşıdır. Bu savaşta şiddetli bir çarpışma geçmemiştir. Ancak bu savaş, İslâm tarihinde müşriklerin başarısızlığıyla sonuçlanan ve kesin sonuç veren savaşların en önemlisi­dir. Bu savaş, Arap kuvvetlerinden hiç birinin, Medine'de geliş­mekte olan bu küçük kuvveti ortadan kaldırabilecek gücü olmadı­ğını göstermiştir. Çünkü Araplar hiçbir zaman Ahzâb savaşında toplamış oldukları kuvvet kadar bir kuvvet toplamaya kadir de­ğillerdi. Bundan dolayıdır ki, Rasülullah (s.a), Allah Teâla Medi­ne’den hizipleri defettiği zaman: “Artık bundan böyle biz Kureyş'e savaş açacağız, onlar bize karşı savaş açamayacaklar. Biz onların üzerine sefer edeceğiz" demiştir.
Rasülullah (s.a) hadisinde bu ümmetin emirlerinin en hayırlılarını sevgi yoluyla belirtmiştir. “İnananların en hayırlısı sizin kendilerini sevdiği­niz ve kendilerinin de sizi sevdiği, kendilerine duacı olduğunuz ve kendilerinin de sizlere duacı olduğu kişilerdir. İnananları­nızın en şerlileri de, kendilerine buğuz ettiğiniz ve kendilerinin de sizlere lanet ettiği kimselerdir" buyurmuştur. İslâmi hareketin yönetici kadrosunun bu manayı idrâk edip, onun çerçevesinde çalışmaya ne kadar da ihtiyacı var!...
Yahudiler kaybedecekleri bir savaşa girdiklerini ve ken­dilerini ölüme topluca atsalar dahi Peygamber Muhammed'i (s.a) yenemeyeceklerini biliyorlardı. İşte günümüzün Arapları da, eğer bu peygambere ve bu dine yeniden döner ve savaşa gi­rerlerse, yahudilerin özellikleri tekrar ortaya çıkacak, Kureyzâ, Nâdir ve Kaynukâ oğullarında olduğu gibi, korkaklık ve alçaklıkları tüm çıplaklığıyla belirecektir. Dengelemede yeni olan şey etkinlik faktörünün henüz orta­ ya çıkmamış olmasıdır. Yahudiler Araplara karşı savaşmış­tır fakat henüz müslümanlara karşı savaşmamışlardır. Müslümanlara karşı savaştıklarında yahudilerin gerçek yüzle­rinin ortaya çıkacağı kuşkusuzdur.
Ya­hudilerle, Filistinliler arasında yapılan ateşkes andlaşmaları, sa­dece bozulmak için yapılmış andlaşmalardır.
118 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.