Yorgunluk… Bu çok çalışmanın, gece gündüz ceht etmenin, ilim öğrenmenin, iyiliği emredip kötülükten alıkoymanın getirdiği bir yorgunluk değil. Bu yorgunluk çalışmamaktan, bilmemekten, inanmamaktan doğuyor.
Vaktimizin değerini bilseydik suya ekmek doğrardık. Öyle yapardı Davud-et Tâi. ‘’Nitekim fazla çiğnemek,
zaman kaybettiriyor! Bir lokma çiğneyinceye kadar, birçok ayet-i kerime okuyabilirim! Niçin zaman zayi edeyim!’’ derdi. İşte vaktin kıymetini bilmek…
Her medeniyetin kendi mahsus bir ruhu vardır. Her
türlü fikir, her türlü hayat tarzı bu ruhtan devşirilir.
Bu “yaratıcı ruh” İslâm medeniyeti için her daim İslâm dini olmuştur.
"Geceler boyu aklımıza gelmeyen ümmetin
halini, gündüzler boyu tefekkür ederek ve
dahi Ümmet-i Muhammed için hizmet ederek telafi etmek düşüyor bizlere. Altın bir öğüdün, gönüllerde tutan mayasıdır hizmet. O öğüt İstiklal Şairimizin kaleminden damıtılan bir hakikat!
“Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman
dar…
Uğraş ki: Telâfi edecek bunca zarar var."
"Ölümün kardeşi olan uykunun ellerine en değerli, en kıymetli nakdimiz sayılan vaktimizi teslim ediyoruz. Hem vaktimiz boşa gidiyor hem ruhumuz bir azap kuyusunda can çekişiyor. Vaktimizin değerini bilseydik suya ekmek doğrardık. Öyle yapardı Davud-et Tâi. ‘’Nitekim fazla çiğnemek, zaman kaybettiriyor! Bir lokma çiğneyinceye kadar, birçok ayet-i kerime okuyabilirim! Niçin zaman zayi edeyim!’’ derdi. İşte vaktin kıymetini bilmek…"