En Eski Nereye Gitti İstanbul? Sözleri ve Alıntıları
En Eski Nereye Gitti İstanbul? sözleri ve alıntılarını, en eski Nereye Gitti İstanbul? kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
öğretmenlerin maaşlarıyla zor geçindikleri bir ülkede,
milyon dolar transfer ücretlerini beğenmeyen futbolcular dengesizlik yaratıyor.
Ciddi öğrenime niyet eden ve öğrenip de iş bulamayan gençlere, bu şımarıklar kötü örnek oluyor.
Haldun Taner'in anlattığından aklımda kalmış:
İstanbul'da öyle insanlar yaşamış ki, gözleri bağlı olarak tattıkları 25 çeşit kaynak suyunun hangisi olduğunu, yanlışsız bilirlermiş.
Bir İstanbul deyimi “leb-i derya”da yaşamayı anlatırdı. Deyimin güzelliğine canlar dayanmaz: “Denizin dudaklarında” yaşamak anlatılırdı böylece. Denizi sevmenin, denizle sevişmenin bundan kısa ve görkemli bir anlatımı olamazdı ki.
20. yüzyılın ilk yarısında, “restaurant” bilinmezdi.
Az bir şey kibar olanların adı “lokanta” idi. Ayrıca her keseye elverişli olan “aşçı dükkânları”nın yüzlercesi - binlercesi, şehrin her yanındaydı.
Yedikule bostanlarının “marul”u, “göbekli” idi.
Langa hıyarı ise, Langa bostanlarının İstanbul halkına hediyesiydi.
Kanlıca yoğurdu, çiğ beyaz değildi pembeleşmişti. Arnavutköy çileği şimdiki nesebi gayri sahih (yani piç) çilekler gibi, domates iriliğinde olmazdı. Minikti. Kokusu sokakları sarardı.
Fransa Kralı Napolyon III, İstanbul'a, Sultan Aziz'e konuk gelmiş. Elbet dehşetli ziyafet sofralarında ağırlanmış. Hatta bazan öyle şaşırtılmış ki, kendisine sunulan bir “kuş husyesi” yemeğini, kuru fasulya sanmış. Ama pilava öyle bayılmış ki, Fransa'dan pilav öğrensin diye, aşçı yollamış.
20. yüzyılın ilk yarısında, “restaurant” bilinmezdi. Az bir şey kibar olanların adı “lokanta” idi. Ayrıca her keseye elverişli olan “aşçı dükkânları”nın yüzlercesi - binlercesi, şehrin her yanındaydı.
Kompartmana gelen 6. kişi de biraz sonra söze karıştı. Erzincanlı olduğunu öğrenince sordum: “Büyük depremde neredeydin?” “Erzincan'daydım.” “Neler yaşadın?” “Hiç farkına varmadım...” Şaşkınlıkla bağırdım: “Nasıl farkına varmazsın be! Dünya gitti gitti geldi... Sen nasıl farkına varmadın?...” “Varmadım Abi! Ben Genelev'de idim” dedi. Bu anlatımda, ciddi olmayan bir yan bulunduğu, lütfen düşünülmesin! Çünkü o şehri yerle bir eden Erzincan depreminde, ayakta kalan birkaç binadan biri de, Genelev'di.
Resmi yapılarımız da, güvenilir düzeyde değildir. Deprem etkilerinin daha proje safhasında ciddi hesaplanmadığı yapılara bir örnek Adapazarı'nda yıkılan Karayolları köprüsüdür. Bütün ülkedeki ihalelerde fazla tenzilat yaparak iş alan müteahhitlerin bütün yapıları, özellikle kuytu yerlerdeki yapıları, kuşkuludur.