İşte size bir genç ki onda derin düşünceler besleyen, ince, hassas bir ruh vardı. O yaratılıştan şairdi. Şiire, tabiatın güzelliklerine, aşkın muhteşem yüceliğine karşı her zaman ruhunda derin bir irtibat, bir gönül bağlılığı ve tutkunluk yaşardı.
Evet Neriman! İşte sana saf, temiz, senin için çılgın, seni çıldırasıya seven bir kalbi, bir ruhu ayaklarının altına atıyorum. Söyle, bunu çiğniyor, eziyor, ret mi ediyorsun? Bilmiyor musun ki bir aşk böyle reddedilmiş bir aşk; benim için en müthiş bir darbedir...
...düşününüz beyim düşününüz!
Ne olursunuz?
Bu yaralı, bu baygın piyano ve mandolin nağmelerinin inleyen aksiyle ne olursunuz?
Ruhunuz taşmaz, çırpınmaz mı?
Meçhul eller sizi uçacak kadar hafif, parlak, cömert bir şiir ve sanat semasına doğru sürüklemez mi?
Ağlamaz mısınız..?
...fakat böyle soğuk ve şiirden zevk duymayan bir kimseye şiirin ne demek olduğunu,
gecelerin baştan ayağa bir şiirden ibaret bulunduğunu
anlatamanın gereksiz olduğunu... ...
...doğrusu bunlar paradan mahrumdu,
servetten, yaldızlı saadetlerden mahrumdu.
Fakat belki vicdanen, belki vicdan huzuru noktasından daha zengindiler...
...bir zenginin, senden yüksek bir mevkide bulunan bir beyin arzuları, emelleri uğrunda köpek gibi koşmak, senin asla vazifen değildi.
Ve olamazdı.
Fakat tabiatın alçak, adaletsiz, haksız kanunları sana bunu bir vazife gibi göstermişti...