2017 Ağustos

Nihayet - Sayı 32

Nihayet Dergi
Rahatlık battı da ondan
Su, dün köy çeşmelerinden sağlanırken, bugün her eve su faturası geliyordu. Eskiden bulgurunu, ununu, eriştesini, peynirini, ekmeğini, salçasını, kurutmalıklarını yapan; koyun, keçi besleyip, kendi taze sütünü içen; yoğurdunu,ayranını, tereyağını yapan köylü gitmiş; yerine sanki bambaşka bir gezegenden ithal edilmiş varlıklar gelmişti.
Köylüden süt alacağıma gider 2.5 litre kola alırım köylü kalkınmasın
Hemen bir kola açıp ikrama girişti ki, tam bir çelişkiler yumağının içindeydik. Neden kola içmediğimizi söyledik, başka şeyler ikram etmek istedi. “Endüstriyel ürün yemeyiz” dediğimizde, “Nasıl şehirlisiniz, artık sizin gibi köylü bile bulunmaz” dedi.
Reklam
Aldatılmadın çakallık yaptın
Muhtara, köyün geleneksel fasulyesinden bize biraz vermesini istedik. Bir ah çektikten sonra, “Kalmadı” dedi. Neden? “Ziraat yani devlet bize daha verimli diye başka tohumlar dağıttı. Evet, ilk yıllarda iyi verim aldık, ama artık verim vermiyor, meğer aldatılmışız…” Eski tohumdan bir adet de mi bulamayız? “O şimdi altından kıymetli ama öldü, yok!”
tşak geçmişler
Türk’e ait olan değerleri, orada köyde, köylü halkın dehasında bulacağız diye bir yüceltme var.
“Köylüleri niçin öldürmeliyiz” aşamasından, “köylüleri nasıl öldürmeliyiz” aşamasına geçmiş olabiliriz.
Kendilerine özel ilaçsız bahçe yapıyorlar
Köy köylükten çıkmış, köylü köylülükten…Hibrit tohumlar ve kimyasal zehirlerle büyüttüklerini piyasaya satan amma kendisi için özel üretim yapan uyanıklar da az değil.
Reklam
Şükrü Erbaş’ın “Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?” adlı şiirinde söylendiği gibi. Çünkü onlar ağırkanlı adamlardır, değişen dünyayı umursamazlar, kayıtsızca direnerek yaşarlar, kaba ve kurnazdırlar, paraları olsa da yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır, gazete okumazlar, temiz giyinmezler, dişlerini fırçalamazlar, karılarından önde yürürler, gökyüzünden bereket beklerler, yoksulluktan kıvrandıkları hâlde şükür içinde olurlar.
Resim