Bir gün Düz Çizgi, Nokta'ya âşık olur; Nokta ise Karışık Çizgi'ye tutkundur.
Karışık Çizgi, Düz Çizgi'yi kendi çapında yerden yere vurur, kendisini över ve onun düz bir şekilde sonsuzluğa uzanışıyla alay eder, kendi karışık görüntüsünün Nokta için daha değerli olduğunu anlatır... Oysa Düz Çizgi'nin gözü Nokta'dan başkasını görmemektedir. Aşık olduğu Nokta, nereden bakılsa, nereden ölçülse dört dörtlüktür.
Sonra ne mi olur?
Düz Çizgi, çabalar. Nokta'nın dikkatini çekebilmek için aslında sadece bir Düz Çizgi'den ibaret olmadığını, eğilip bükülüp, açılar oluşturup, simetriğine sadık kalarak göze de gönüle de hitap edebildiğinin -kendi güzelliğinin- farkına varır.
Gel gelelim, Karışık Çizgi, öyle kargaşa halindedir ki, bu kargaşanın baş döndüren etkisi yüzünden -biraz da kendini beğenmişliğinden- kendi karmaşasının güzel olduğuna inanmıştır bir kere.
Nokta, Düz Çizgi'nin becerilerini izlediğinde gördüklerine hayretle bakar ;)
Düz Çizgi kendini fark ederken, Karışık Çizgi kendini, kendini beğenmişliğe itiyor; Nokta ise gözüne güzel gelen ile gönülden baktığı Çizgi'leri bakış açısına göre değerlendiriyor.
Ortası yok bu işlerin (yani karakteristik özelliklerin). Zaten ortası olaydı sanırım dünya çok daha güvenli, çok daha eşit, çok daha adil, çok daha sevgi dolu, çok... Çok daha yaşanılası olurdu. Hayali bile güzel ya, neyse...
Çizgilerin dans ettiği, danslarına düşünce yolcuğunun eklendiği, düşünürken görselliğe davet eden, dinlendirici bir kitaptı ;)