Nurculuk ve Fethullah Gülen Hakkındaki Mahkeme Kararları

Nusret Senem

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanıp yayınlanmış olan "Nurculuk Hakkında" adlı eserde: 1- Ayeti kerimelerin tefsirinde mananın tahammül edemeyeceği tarzda bâtinî ve indî manalar verilmeğe çalışıldığı, ebcet hesabiyle ve tefavuklarla manalar verildiği, bunların Müslümanlık esaslarına göre dini ve ilmi kıymeti olmadığı, 2- Nur
sayfa 31-32-33 kaynak yayınlarıKitabı okudu
bir kurtulamadık şu vatan hainliğinden :|
Said-i Nursi'ye göre Nur talebeliğini bırakmak günah olduğu, Nur talebelerine ilişenlerin vatan ve millet haini olduklarının ilan edilmesi ayrıca tehditler savrulmasıyla gizli bir teşkilatın taktiğine başvurulmaktadır (Said-i Nursi, Hanımlar Rehberi, s.53; Dr. Neda Armaner, İslam dininden Ayrılan Cereyanlar,Nurculuk,İlahiyat Fakültesi yayınlarından , s.25)
Sayfa 30 - kaynak yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Şaklaban
Said-i Nursi, laik bir devlet rejimi kurduğu için Atatürk'e düşman kesilmiş, onu Şualar adlı Risale'nin birçok yerlerinde Ebusüfyan ve Deccale benzetmiştir. Barla Mektupları adlı Risale'nin 53. sahifesinde Atatürk'ü kastederek şöyle demektedir: "Tek gözlü Deccal, ya iman et yahut bütün dünyanın maskarası olacaksın" (Dr. Neda Armaner, İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar- Nurculuk adlı esere müracaat).
Sayfa 20 - kaynak yayınlarıKitabı okudu
Said-i Nursi, 31 Mart Vak'ası'ndan önce Derviş Vahdeti ile münasebet kurmuş, o zaman yayınlanan Volkan gazetesinde çıkan yazıları ile 31 Mart Vak'ası'nı körüklemiştir. Volkan gazetesi, 5 Şubat 1908 tarihli 49. sayısından itibaren "İttihadı Muhammedi" fırkasının yayın organı, mürevvici efkârı olduğunu başlığı altında ilan etmiştir (Profesör Tarık Zafer Tunaya, İslamcılık Cereyanı, s.119, 121). Said-i Nursi, yine o tarihte "Kürt Teâli Cemiyeti"ne girmiş, 1327 tarihinde yayınladığı bir kitabın gerekçesinde "Uyan ey Selâhattini Eyyübi'nin torunları Kürtler" diye Kürtleri Türkler aleyhine tahrike gayret etmiştir (General Faruk Güventürk, Nurculuğun İçyüzü s.107).
Sayfa 19 - kaynak yayınlarıKitabı okudu
Evvelce Said-i Kürdi olarak tanınıp bu unvanı kullanan ve soyadı kanunundan sonra doğduğu Bitlis'in Nurs Köyüne izafetle Nursî soyadını alan Said-i Nursi yarı cahil, okuyup yazmasını bilmez bir adamdı.
Sayfa 18 - kaynak yayınlarıKitabı okudu
Okyanus ötesi kumandalı bu cemaatin bütün amacının, örgütlenmesinin ve faaliyetinin, sadece ve sadece devlete sızmak ve onu ele geçirmek olduğunu bugün artık öğrenmeyen kalmadı. Ama bunu herkesten ve hepimizden çok, Fethullah tarafından ele geçirilen devletin kendisi biliyor. Biliyor ve her ele geçirme hamlesinin, en gizli ve sinsisi dâhil her fetih planının, her mevzi kazanmanın kaydını tutuyor, bunları tek tek rapora bağlıyor. Hem de sadece bir veya iki kurumunca değil, güvenlikle ilgili istisnasız bütün birimlerince...
Sayfa 8 - kaynak yayınlarıKitabı okudu
Reklam
devletin fethi
Türkiye, 1980 12 Eylül darbesi ile Ağustos 2007'de Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi arasındaki 27 yıllık dönemde, Cumhuriyet'in kökten tasfiyesini gerçekleştiren bir karşıdevrim yaşadı. Bugün bu karşıdevrimin ürünü olan bir Mafya-Tarikat-Gladyo Sisteminin esareti altına düşmüş durumda. 1980'lere, yani Cumhuriyet'in kökten tasfiye sürecine de kuşkusuz bir anda, durup dururken gelinmedi. Arkada, dümenin Atlantik kampına kırılmasıyla başlayan ve bizzat sahiplerince "Küçük Amerika olma" diye adlandırılan kırk yıllık bir hazırlık dönemi vardı. 12 Eylül 1980 darbesi ile birlikte, dünya çapında yaşanmakta olan karşıdevrimci yükselişin yarattığı elverişli koşullardan da yararlanan iç gericilik güçleri, kaderini tamamen dünya emperyalizm güçleri ile birleştirerek ve onun desteği ile büyük bir yıkım atağı başlattı. Bu atakla, karşıdevrim sürecinde yeni bir aşamaya, son aşamaya geçildi.
Sayfa 7 - kaynak yayınlarıKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.