Hak. kentim çileli gözlerin cüzzamlı derin
ve-kar ile devam eder adın.
İrtifa binaltıyüz metre.
Nüfus onbin yarısı asker.
Ne yolun var, ne suyun-yarlar arasından akan ve yaza doğru dağlardan eriyen karlarla birlikte taşan Zap 'ını saymazsak.
Adın gibi garip bir kentsin Hak.
Sende yaşayanlar ne Tanrılar, ne insanlar hiçbir iz bırakmamış gibidirler.
Ola ki Tanrılar hiçbir zaman uğramadılar semtine ama insanlar yüzyıllar boyu gelip sende yerleşenler, kaçanlar, korkanlar, yalçın kayalarında bir korunak bulup, çoraklığına, dayanılmaz iklimine karşın sende karar kılanlar, seni barınak bilenler, sen de yerleşenler niçin bir iz bırakmadılar arkalarında o kaçan, durmadan kaçan halklar kovalanan ve kovalayanlar?
Kentim Hak.
Umudunla umutsuzluğun
güneşinle karın
uykunla uykusuzluğun
İnsanlarınla hayvanların
kurtlarınla köpeklerin
bil ki
bir inilti gibi sürüyor daha bende.
Kafka, karabasanlarında gördü belki seni, ama adlandırmadı.
(Ya da hiç girmedin onun düşlerine.)
Bilseydi, senin gibi bir yer var yeryüzünde
en korkunç kitabının konusu sen olurdun.
Tolstoy bilseydi seni
soyluluğundan bin beter utanırdı.
Ve kimbilir belki yazarlığından
-şimdi benim utandığım gibi-
Avvakum bilseydi yakınında senin gibi bir kent olduğunu,
Kafkasları aşıp çile çekmeye sana gelir,
senin mağaralarında yaşardı.
Dostoyevski sürülseydi sana
Yer Üstünden Notlar'ı yazardı
ya da Suç ve Suç'u.
Kafka, karabasanlarında gördü belki seni ama adlandırmadı.
(Ya da hiç girmedin onun düşlerine.)
Bilseydi, senin gibi bir yer var yeryüzünde
en korkunç kitabının konusu sen olurdun.