İlk karşılaşmamızda açık vermemek, soğukkanlı davrana bilmek için oldukça çaba harcadım. Sonraları ben de oldukça rahatladım aslında. Rolüme kendimi kaptırmıştım. Duygusal bir bağ kurmadan, sinirlenmeden, öfkelenmeden, hatta acı madan, elbette ki iğrenmeden, fenalaşıp bayılmadan saatler ce onu dinlemeye kendimi hazırlamıştım. Sadece annemle ilgili olayları dinlerken kendimi zor zapt ettiğimi itiraf et meliyim.
Zayıf, çelimsiz bir adamdı. Üzerine oldukça bol gelen çiz gili mavi pijamalarının içinde, avurtları çökmüş bir halde oturuyor ama kendine karşı acıma hissi uyanmasına asla izin vermeyen vakur halini de koruyordu. Eski bir İstanbul beyefendisi gibi konuşuyordu. Her an o bol pijamaları çı kartabilecek, fötr şapkasını takıp bastonunu sallaya sallaya sokağa çıkıp doğrudan Markiz Pastanesi'ne gidebilecekmiş izlenimini uyandırıyordu.
Hayatımda karşılaştığım en ilginç insandı.