Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

O Gün Sözleri ve Alıntıları

O Gün sözleri ve alıntılarını, O Gün kitap alıntılarını, O Gün en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kürtçe, dedi anneannem, kalbin dilidir. Türkçe , müziktir. Bir şarap deresi gibi akar, yumuşak, tatlı, parlak. Bizim dilimiz, diye bağırdı, acının dilidir. Ölümü tattık hep; dilimizde nefretin, acının yükü var.
..Kendime hep "kalkınma" nın ne olduğunu sordum. Ne tür bir kalkınma olmalı? Kim "kalkındıracak"? Niye biz "kalkındıranız"? Kim demiş masada yemek yemenin daha iyi olduğunu? Ya kalkınma uğruna yaşam çeşitliliğini yok edersek?...
Reklam
Bu Kavarlı kadını dinlerken bir kez daha şaşırıyorum. Bizler şehirli kadınlar olarak köylü kadınlar ezilir, kente gelip çalışınca kadın özgüven kazanır, ekonomik özgürlüğünü kazanır sanırken, burada tam tersi bir durum söz konusuydu. Eğitim açısından da durum farklıydı. Çoğumuz kentte çocuk daha rahat okutulur diye düşünürken, bu Kavarlı kadın kentte kalsa maddi imkansızlıklar nedeniyle çocuklarını okutamayacağını, çocukların fabrikalarda çalışmak zorunda kalacağını, ama köye geri döndüğü için çocuklarını okutabildiğini belirtiyordu. Başka bir kadın "12 ay burada sebze yiyoruz. İstanbulda alamıyorduk" diyerek anlatıyor büyük şehirle farkı.
Kürtçe, dedi anneannem, kalbin dilidir. Türkçe, müziktir. Bir şarap deresi gibi akar, yumuşak, tatlı, parlak. Bizim dilimiz, diye bağırdı, acının dilidir. Ölümü tattık hep; dilimizde nefretin, acının yükü var.
O yıllar ben de çoğunluk gibi, okumanın otomatik olarak daha iyi bir yaşamı beraberinde getireceğini düşünüyordum. İleride anlayacaktım okumanın sadece daha iyi para kazanmayı sağladığını, ama o kadar! Okumak bizi içinde bulunduğumuz şiddet ve aşağılanma ortamından kurtarmıyordu. Sonuçta bu topraklarda yaşayan her çocuk şiddet ve aşağılanma ile büyüyordu. Bunu hiç dikkate almadan soruyordu Türk medyası 2006 olaylarından sonra, "Bu çocuklar niye taş atıyor?" diye. Bu çocukların hayat pratiğiydi bu şiddet. Bu kadar şiddet içinde yaşayan bu çocuklar ellerine taş alacaklardı.
Dicle'yi dinlerken kendi çocukluğum aklımda. Şehitlik'teki mahallemde akşama kadar sokaklarda oynayışım. Ayağımdaki mor lastik ayakkabılar ve sonradan annemin tarayamadığı için kestirdiği uzun saçlarım. Ana kuzusundan çok sokak çocuğuna benzer halim. Kürtlüğümü kapatmak için en iyi şekilde Türkçeyi öğrenme çabam. Okulda Batılı çocukların yanında başımız hep eğik gezmemiz. Gazoz kapaklarından yaptığım kolyelerim. Ceplerimde her an oynamaya hazır beştaşlarım. Baharla birlikte diğer cebimde de muhakkak yeşil eriklerim, Diyarbakırlıların deyişiyle can eriklerim. Hep kırmızı basmadan(annem en çok kırmızıyı sevdiği için) yapılmış elbiselerim. Yokluğa rağmen tebessümle hatırladığım günler. Kocaman bir aile, 2 odalı kırmızı tuğladan evimizde sürekli çalan Sezen Aksu ve Ahmet Kaya sesi...