Birey olarak tekrar doğabilmek için insan olarak dünyadan silinmelisin. Benliğin son ortak paydasından yukarıya yükselebilmek için kömürleşmeli ve mineralleşmelisin. Varlığının kökünden beslenebilmek için acıma duygusunu aşmalısın. “Olgulardan” yola çıkarak yeni bir cennet, yeni bir dünya yaratılamaz. “Olgular” yoktur - tek bir olgu vardır, o da her insanın, dünyanın her yerinde yaşayan herkesin kutsanmaya doğru yol aldığıdır. Kimi uzun yoldan gider, kimi kısa yoldan. Herkes kendi kaderini kendince çizer ve hiç kimse bu konuda bir şey yapamaz; müşfik, cömert ve sabırlı olmaktan başka.
Kesin olan tek şey şudur: öldüğünde ve dirildiğinde toprağa aitsindir ve toprağa dair ne varsa devredilemez bir biçimde senindir. Doğanın bir cilvesine dönüşürsün, gölgesiz bir varlığa; bir daha asla ölmeyecek, fakat etrafındaki bütün olaylar gibi gelip geçeceksin.
Gördüklerimi ve duyduklarımı derinlemesine düşünebilmek için bin yıl yalnız kalmak istiyordum - ve unutmak için. Dünyanın insan yapımı olmayan bir parçasını istiyordum, kusma raddesine geldiğim insandan tamamen bağımsız bir parçasını. Bütünüyle toprağa ait, fikirden yoksun bir şey istiyordum. Kanımın damarlarımda tekrar akmaya başladığım hissetmek istiyordum, yok olma pahasına bile. Taşı ve ışığı içimden söküp atmak istiyordum. Doğanın karanlık doğurganlığını istiyordum; rahmin derin kuyusunu, sessizliği ya da ölümün karanlık sularının kıyıya vurmasını. Acımasız gözün aydınlattığı gece olmak istiyordum; yıldızlarla, süzülen kuyruklu yıldızlarla bezeli bir gece. Geceye ait olmak; ürkütücü bir biçimde sessiz, aynı anda hem kavranamaz hem de anlaşılır olmak. Bir daha asla konuşmamak, dinlememek, düşünmemek. Hem kapsanan hem de kapsayan olmak. Merhamet yok, şefkat yok. Sadece toprağa ait bir insan olmak; bir bitki, bir solucan, bir nehir gibi. Ayrışmış olmak; ışık ve taştan mahrum, molekül kadar değişken, atom kadar dayanıklı, dünyanın kendisi kadar kalpsiz.
" Sürüye katılmayı seçersen bağışıklık kazanırsın. Kabul görmek ve takdir edilmek istiyorsan kendini hiçliğe indirgemen ,sürüdeki diğer koyunlardan ayırt edilmez kılman gerekir. Düş görebilirsin , ama herkesle aynı düşü görmek koşuluyla. "
" İnsan elinin ve beyninin yarattığı dünyayla bağlantımı koparmayı başarmıştım bir şekilde. Dedem haklıydı belki , henüz filizlenirken okuduğum kitaplar beni mahvetmişti. Fakat yıllardır neredeyse hiç kitap okumamıştım, gerçi izleri oradaydı. Kitap yerine insan okuyorum şimdi. Onları baştan sona okuyup fırlatıyorum. Yutuyorum onları, teker teker. Ve okudukça doyumsuzlaşıyorum. Sonu yok. İçimde çocukken koparıldığım hayatın akışıyla tekrar birleşmemi sağlayacak bir köprü oluşmadıkça sonu gelmeyecek. "