''Niçin bu kadar hoşuma gitti bu resim?''
''Niçin hoşuna gitti dersin?''
''Bilmem. Öyle gerçek gibi duruyor ki!''
''Hiç gölgesiz de ondan... Sanki yaprakların, çiçeklerin dış çizgilerini değil de içlerindeki pırıltı özü çizmişim gibi gölgesiz bu resim. Eşyanın dış çizgileri benim gözümde ölüdür. Ancak bu pırıltı sahici. Biçim, cansız bir kabuktan ibarettir. Gerçek, içerideki pırıltıdadır.''
Sen kadınların kötülüğünden söz edip duruyorsun; bir de erkeklerin o kaba güçlerindeki acımasızlığı bilseydin. Kadınların var olduğundan bile haberleri yok.
Dindar olmak her zaman dindar olmak demek değildir. Bana öyle geliyor ki karga da gökyüzünde uçarken dindardır ama yalnızca gittiği yere sürüklendiğini duyduğu için öyledir. Ölümsüz olduğunu duyduğu için değil.
...Miriam'ı ruhuyla seviyordu. Clara' nın düşüncesiyle içi ısınıyor, onunla savaşıyor; içinde kaliplaşmışcasına göğüslerinin ve omuzlarının kıvrımlarını biliyordu; ama yine de kesin olarak onu istiyor sayılmazdi...