Bu Sarasenler ya da Türkler gibi hızlı hareket eden bir düşmanla çatışmaya giriidigi Zaman, |
piyadenin savaş anında daima geriden gelmesinin bir sonucudur. Bu ne-
denle, Bizans taktiklerinin en tipik gelişimini gösteren bir örnek olarak, gücü atlardan oluşan bir düşmanın karşısında dokuz "bandon"luk bir turma ya da 3.500 ila 4.000 adamlık bir düzen seçilmiştir.
Ordunun hizmetinde ayrıa savaşçı olmayanların oluşturduğu geniş bir kafile vardı. Süvarilerde her dört askere bir seyis düşüyordu; piyadelerde her on altı adama, içinde "bir el değirmeni, bir bağcı bıçağı, bir testere, iki bel, bir tokmak, geniş bir sepet, bir trpan, iki kazma" a ve sözlüklerin ne olduklarına dair hiçbir ipucu vermediği 2" çeşitli araçlar bulunan
bir arabayı süren bir hizmetli düşüyordu. Böylece, siper kazmak için "centuri başına yirmi bel ve yirmi kazma daima hazırdı. Bizans ordusunun örgütlenmesi öylesine mükemmeldi ki, sadece bir "askeri kafile" değil,
sedyeci (oKpußtovot =scriboni) ve cerrahlardan oluşan bir sağlık grubu bile
vardı. Askerler geri çekilirken scriboni'nin cepheden getirdiği her yaralı için
bir nomisma9 alması askerlerin hayatına verilen değeri gösterir. Savaşçı olmayanların ve araçların yürüyüşüne özel subaylar nezaret ederdi. Bu kafile, topluca tuldum (toúAdov) olarak anlıyordu ve Tactica'nın çalışkan yazarının dikkatini çeken konular arasındaydı.
Düşman ordusunun küçük rütbeli subaylarını ihanet etmeye yönlendiren mektuplar göndermek ve bir yolunu bulup bu mektupların başkomutanın eline geçmesini sağlamak ve böylece başkomutanın kendi subaylarından kuşkulanmasına yol açmak gibi eski hilelere dahi tenezzül eder. Bu türden entrika sözcüğünün en kötü anlamında "Bizans" bir anlam taşısa da, bu durum, uygulanan stratejik sistemin gerçek ve olağanüstü değerini görmemizi engelememelidir. 10.yyda Konstantinapolis'te anlaşıldığı biçimiyle savaş sanatı o sırada dünyanın gerçek bilimsel özelliğe sahip yegane tasarımıydı ve 16.yya kadar rakipsiz kaldı.
İki ordunun kendi topraklarını savunmaya çalışmaksızın ötekinin topraklarını yakıp yıkmayı Hıristiyanlık ile İslamiyet'i sınır bölgelerinde yaşayanlara çok aşina bir uygulamaydı.
"ister özgür ister köle olsun, eğer biri size gir haber getirmişse," diye yazar Nikeforos Fokas, "gece ya da gündüz, o sırada uyuyor, yemek yiyor ya da yıkanıyor olsanız dahi onu asla geri çevirmemelisiniz."
Öte yanda Sarasenler karşısında azami dikkat ve beceri gerektiriyordu. Bütün barbar uluslar içinde der Leon, askeri harekatlarda en tedbirli ve dikkatli olanlar onlardır. Barbar ve kafir Sarasen Toros geçitlerinde bozguna uğratılacaksa, onlarla karşılaşma zorunda olan komutanın tam bir taktik ve stratejik yeteneğe ihtiyacı olacaktır.