Ok, Balta ve Mancınık kitaplarını, Ok, Balta ve Mancınık sözleri ve alıntılarını, Ok, Balta ve Mancınık yazarlarını, Ok, Balta ve Mancınık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her hükümdar savaş zamanında paralı askerleri bir zorunluluk olarak gördü, ancak paralı askerlerin varlığı özellikle yasa tanımayan baskıcı hükümdarlar için karlıydı: Savaş düşkünü soylular ancak çok sayıda paralı askerle denetlenebiliyordu. Despotluk ancak hükümdar çevresine arzuları ve duyguları o ulusa yabancı olan adamlardan oluşan güçlü bir ordu koyabildiği zaman başlıyabiliyordu.
Aslında, tanımlanmış hedefleri olmayan ve
ileri karakollar ve gezici nöbetçiler aracılığıyla birbirlerinden haberdar olmayı hep ihmal eden düşman orduların sık sık birbirini ıskaladığı görülür.
Genellikle, topografik bir zorunluluk yüzünden, yani bütün yolların birleştiği eski bir Roma yolu, bir ırmak geçidi ya da bir köprüye geldiklerinde karşılaşırlardı. Askerlik sanatının ilkelliğini, generallerin belirli bir yerde
ve belirli bir günde savaşmak için bütün ciddiyetleriyle karşılıklı haberleşmelerinden daha iyi gösteren bir şey yoktur. Bu tür önlemler alınmazsa, orduların birbirinin görüş mesafesine giremeyerek farklı yönlerde hareket etmeleri tehlikesi vardı. Harita olmadığı ve coğrafya bilgisi hem yetersiz hem de hatalı olduğu için, bu pek de şaşırtıcı bir durum değildi.
Bizans'ın ihtişamı 1071de yapılan Malazgirt Savaşıyla sona erdi. Bu savaşta Romanos Diogenes'in aceleciliği Asya thema' larındaki güçlerin
Alp Arslan'ın atlı okçuları tarafından yok edilmesine yol açtı. Asyalı soylarının feodal hizbinin adayı olan Isaakios Komnenos'un yükselişiyle belirginleşen merkezi çürüme, ordunun güçten düşmesine neden olmuş olabilir. Ancak ölümcül sonuca yol açan Malazgirt oldu, çünkü Anadolu'nun
içlerindeki thema'ları Selçuklu Türkleri tarafından işgal edilince, imparatorluğun asker kaynağı olan ve beş yüz yıldır doğu ordusunun çekirdeğini oluşturan yiğit Isaurialıların ve Ermenilerin toprakları imparatorluktan koptu.
Bu Sarasenler ya da Türkler gibi hızlı hareket eden bir düşmanla çatışmaya giriidigi Zaman, |
piyadenin savaş anında daima geriden gelmesinin bir sonucudur. Bu ne-
denle, Bizans taktiklerinin en tipik gelişimini gösteren bir örnek olarak, gücü atlardan oluşan bir düşmanın karşısında dokuz "bandon"luk bir turma ya da 3.500 ila 4.000 adamlık bir düzen seçilmiştir.
Ordunun hizmetinde ayrıa savaşçı olmayanların oluşturduğu geniş bir kafile vardı. Süvarilerde her dört askere bir seyis düşüyordu; piyadelerde her on altı adama, içinde "bir el değirmeni, bir bağcı bıçağı, bir testere, iki bel, bir tokmak, geniş bir sepet, bir trpan, iki kazma" a ve sözlüklerin ne olduklarına dair hiçbir ipucu vermediği 2" çeşitli araçlar bulunan
bir arabayı süren bir hizmetli düşüyordu. Böylece, siper kazmak için "centuri başına yirmi bel ve yirmi kazma daima hazırdı. Bizans ordusunun örgütlenmesi öylesine mükemmeldi ki, sadece bir "askeri kafile" değil,
sedyeci (oKpußtovot =scriboni) ve cerrahlardan oluşan bir sağlık grubu bile
vardı. Askerler geri çekilirken scriboni'nin cepheden getirdiği her yaralı için
bir nomisma9 alması askerlerin hayatına verilen değeri gösterir. Savaşçı olmayanların ve araçların yürüyüşüne özel subaylar nezaret ederdi. Bu kafile, topluca tuldum (toúAdov) olarak anlıyordu ve Tactica'nın çalışkan yazarının dikkatini çeken konular arasındaydı.
Düşman ordusunun küçük rütbeli subaylarını ihanet etmeye yönlendiren mektuplar göndermek ve bir yolunu bulup bu mektupların başkomutanın eline geçmesini sağlamak ve böylece başkomutanın kendi subaylarından kuşkulanmasına yol açmak gibi eski hilelere dahi tenezzül eder. Bu türden entrika sözcüğünün en kötü anlamında "Bizans" bir anlam taşısa da, bu durum, uygulanan stratejik sistemin gerçek ve olağanüstü değerini görmemizi engelememelidir. 10.yyda Konstantinapolis'te anlaşıldığı biçimiyle savaş sanatı o sırada dünyanın gerçek bilimsel özelliğe sahip yegane tasarımıydı ve 16.yya kadar rakipsiz kaldı.
İki ordunun kendi topraklarını savunmaya çalışmaksızın ötekinin topraklarını yakıp yıkmayı Hıristiyanlık ile İslamiyet'i sınır bölgelerinde yaşayanlara çok aşina bir uygulamaydı.
"ister özgür ister köle olsun, eğer biri size gir haber getirmişse," diye yazar Nikeforos Fokas, "gece ya da gündüz, o sırada uyuyor, yemek yiyor ya da yıkanıyor olsanız dahi onu asla geri çevirmemelisiniz."
Öte yanda Sarasenler karşısında azami dikkat ve beceri gerektiriyordu. Bütün barbar uluslar içinde der Leon, askeri harekatlarda en tedbirli ve dikkatli olanlar onlardır. Barbar ve kafir Sarasen Toros geçitlerinde bozguna uğratılacaksa, onlarla karşılaşma zorunda olan komutanın tam bir taktik ve stratejik yeteneğe ihtiyacı olacaktır.
Bozkır göçebesi asla kendi ayakları üzerinde savaşma alışkanlığı edinmemiştir. Dolayısıyla Türklerle atsız savaşmak tercih ediliyordu; ancak hızlı toparlanabildikleri için takip sırasında daima dikkatli olmak ve askerlerin kaçmasına izin vermemek gerekiyordu.