İlk kısımda ok/okçuluğun Türk ve dünya tarihindeki yeri doyurucu bir dille anlatılmış. Devamında Türk tarihinde ki yeri, önemi, İslamiyeti kabul edişten sonra daha da anlamlandırılışı, yakın bir döneme kadar, Türkler tarih sahnesinde olduğu müddetçe ok ve yayla varoluşunu görüyoruz. Yine Türk ve dünya tarihi için, bir çok önemli dönüm noktası teşkil eden savaşların kaderini belirleyişini, Türklerin dil, kültür ve töresinin oluşumunda çok büyük etki sahibi oluşunu, hatta bu yapı içinde temel direklerden biri olduğunu anlıyoruz kitapla birlikte. Azlık-çokluk, varlık-yokluk, güç-zayıflık, güzel-çirkin gibi daha birçok olgu, ok/okçuluk ile ölçülenmiş, dil ve kültürün şekillenmesinde ok/okçuluğun Türkler için ne kadar belirleyici bir unsur oluşunu net olarak gösteriyor kitap bizlere.
Kitapta oldukça fazla alıntı yapılmış, ancak o kadar yerli yerinde yapılmış ki bu mesele daha iyi anlatılamaz dedirtiyor. Bu durumun getirisi olarak çokça kaynak verilmiş. Dolayısıyla da kitap sadece kendi içine çekmiyor sizi, aynı zamanda dünya tarihi, Türk tarihi, kültürü ve dili, savaşlar, edebiyat gibi bir çok farklı konu içine de çekiyor.
Daha fazla bilme, araştırma ve öğrenme isteği uyandırıyor sizde. Tabiki sadece konu seçimleri yada akış değil; yazarın işleyişi, bir araya getirme tarzı ve dili de kesinlikle çok önemli etken bu konuda.
Benim için oldukça keyifli bir okuma oldu, daha fazla okumak için sabırsızlandım her kitabı kapatışımda. Bu tür okumalar yapmaya devam edeceğim bu kitap vesilesiyle. Kitabın ortaya çıkışında emeği olan herkesin emeğine sağlık.