Amr bin Osman el Mekki “Tasavvuf, kulun her zaman o an için en uygun olanla meşgul olmasıdır” şeklindeki tarifi, her an "huzurda" olmanın bir başka anlatım şeklidir.
“İnsanın ne kadar çok şeyi öğrenmesi gerekir" diye düşünürken, kafamın içinde, ta derinlerden gelen bir titreşimin sesi yankılandı. Yüce Peygamber,
“İki günü birbirine eşit olan ziyandadır” demişti.
Kur'ân'ın Maide sûresinin 23. Âyetine göre, “Eğer inanıyorsanız, Allah'a tevekkül ediniz” buyurulmaktadır. Bu hükme göre, tevekkül, imânın ürünüdür. Kişinin imânı ne kadar kuvvetli ise, tevekkülü de o kadar sağlam olacaktır.
Bir gün birisi gelmiş ve kendisine ( Hz.Ali'ye) sormuştu: "Gökten daha ağır, yerden daha geniş; denizden daha zengin; taştan daha sert; ateşten daha sıcak; zemheriden daha soğuk ve zehirden daha acı ne vardır?”
Ona şu cevabı vermişti: "Suçsuz olan kimseye iftira etmek gökten daha ağırdır; hukuk yerden daha geniştir; kalp denizden daha zengindir; kinle dolu kalp taştan daha serttir; zalim idareci ateşten daha sıcaktır; ikiyüzlü kimseye muhtaç olmak zemheriden daha soğuktur; sabretmek zehirden daha acıdır!"
Aslında insan kendisine neyin fayda getireceğini neyin zarar vereceğini nereden anlar ki?
“Belki de fena gördüğünüz bir şey, sonunda sizin için hayırlı olur." (Bakara, 216)
Düşünce denilen ucu sivri bir tornavidanın, beyin hücrelerimin molekül bağları arasında, oyup oyup kazdığı derin dehlizlerin merdivenlerinde, kendi öz benliğimi aramaktan bitap düşüyordum.
"Ey aslını arayan kimse, şunu bil ki, kimde dert varsa, o koku almış, dermana erişmiştir" ve "Kim daha ziyade uyanıksa o daha ziyade dertlidir"
.. Mesnevî