Okuma Üzerine kitaplarını, Okuma Üzerine sözleri ve alıntılarını, Okuma Üzerine yazarlarını, Okuma Üzerine yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evet, mükemmel bir okuma serüveni'nin daha sonuna geldim...
İnanın öyle bir başyapıt ki, kelimelerle anlatmak imkansız bir şey nerdeyse. Yani, sevdiğiniz biriyle yeşil çimenlere uzanıp gökyüzündeki yıldızları seyrederken bedeninize yayılan o tatlı, kendinden geçiren ismini bilmediğim hiss gibi - Aşk'tır herhalde))...
Kitabın fizionmik içeriğine gelirse, yukardakı gibi sürrealistik değil)
Marcel Proust okumanın insanlar arasındaki ilişkilerden bağımsız, çıkarsız ve neredeyse dokunaklı bir dostluk biçimi olduğunu belirtir. Kitaplarla geçirilen zamanların, hayatın en dolu dolu anları olduğunu ve iyi kitapların, geçmiş yüzyılların en değerli insanlarıyla konuşmak gibi bir deneyim sunduğunu ifade eder.Masterpiece aynı zamanda Proust’un kendi okuma deneyimlerini ve çocukluk yıllarında kitaplarla kurduğu ilişkiyi de yansıtır. Proust, okumanın tinsel bir hayat sunma potansiyeline sahip olduğunu, ancak bu tinsel hayata girmenin kişinin kendi tercihine bağlı olduğunu vurgular....
Söylememde fayda var eserin, okuma eyleminin ve kitapların insan hayatındaki rolünü derinlemesine anlamak isteyen okurlar için önemli bir kaynak olarak kabul edildiğini de belirtmeliyim ve A. Schopenhauer'in , Platon'nun, Sokrat ve daha bir çok felsefecinin filosofyasına da yer veriliyor bu kısa, 71 sayfalık şedevrda...
В любом случае, приятного чтения всем, дорогие мои.)
Okuma ÜzerineMarcel Proust · Notos Kitap · 20091,368 okunma
Çoğu kez, Aziz Luka İncili’nde, araya serpiştirilmiş kısmen ilahi biçimindeki parçaların her birinden önce metni kesintiye uğratan iki nokta’ya rastladığımda, İncil’in en eski mezmurlarını ona anımsatan bir mezmur gibi aşağıdaki ayetleri söylemeye başlamak için yüksek sesle okumaya ara veren müminin sessizliğini işitirim. Bu sessizlik, tümcenin duraklamasını doldurur, tümce onu kuşatmak için bölünerek biçimini korur; ve bana birçok kez, ben okurken, açık pencereden giren meltemin cemaatin toplandığı yüksek tavanlı salonda yaydığı ve on yedi yüzyıldan bu yana uçup gitmeyen bir gülün kokusunu getirdiği olur...
Özgün yazar ve sanatçılar, okur için erişilebilir ve arzulanır kıldıkları çağdaş düşünceleri öylesine kendilerine mal eder ki, farklı düşünceler kolaylıkla akıllarını çelebilir...
Okuma, eğlencelerin en soylusundan, özellikle en soylulaştırıcısından başka şey değildir, çünkü sadece okuma ve bilme yoluyla zihin “en görgülü hali”ne kavuşur...
Sözcükler düşüncemiz tarafından özlerine olan yakınlıklarına göre değil de, kendimizi betimleme arzumuz uyarınca seçilmişse, bizi değil o arzuyu temsil eder...
Başkaları için konuşuruz ama kendimiz için susarız. Bu yüzden, sessizlik, konuşmadan farklı olarak, eksiklerimizin, yapmacık davranışlarımızın izini taşımaz. O katışıksızdır...
İlk yakınlık duygusu, hayranlık, tanışma ilişkilerinden sonra ağzımızdan çıkan ilk sözcükler, yazdığımız ilk mektuplar, sonraki dostluklarımızda kurtulamayacağımız bir alışkanlık ağının, tam bir varoluş biçiminin ilk ipliklerini etrafımızda örer...
Emerson yazmaya, Platon’dan birkaç sayfayı tekrar tekrar okumadan ender olarak başlardı. Vergilius’un cennetin eşiğine kadar götürdüğü tek şair de Dante değildir...
Bir okuma disiplini yaratmak, sadece teşvik edici bir şeye fazlasıyla rol yüklemektir. Okuma tinsel hayatın eşiğidir, oradaki yolu bize gösterebilir, yolu oluşturmaz...
Sanatçının olduğu gibi yazarın da nihai çabası, bizi evren karşısında meraksız bırakan çirkinlik ve anlamsızlık perdesini bizim için ancak kısmen aralamaya varır...