Halkımızın derin düşüncelerle başı hiç hoş değildir, yalnızlığı da sevmez. Öyleyse ancak yalnızlıkta gerçekleştirilen düşünme-okuma-yazma üçlüsünü niye sevsin?
İnsanın kafasını, tarihin irdelenmiş arşivi, gönlünü hoşgörü yaylası yapan; dünyanın en uzak yerinde bir çiçek ezilse, yüreği sızlayan insanı yaratan kitaplardan ne oranda yararlanıyoruz?