Orta Asya steplerinden çıkıp Anadolu'ya oradan Bizans İmparatorluğu sınırlarına uzanan kutlu bir yolculuk ile Söğüt'te mayalanan hamurunu ila-yi kelimetullah yolunda islam sancağını gün görmemiş topraklara ulaştırma gayesi neticesinde diktiği çınarın altındaki farklılıklarını zenginlik olarak addedip hoşgörü temelleri üzerine kurulmuş büyük bir İmparatorluk olan Osmanlı, çadırlardan mermer saraylara ulaşmış ve dünyanın en büyük İmparatorlukları arasında yer almayı başarmıştır. Fetihten fetihe koştuğu dönemlerden-hükümdarlara taç giydirdiği vakitlere erişmiş, Akdeniz'i bir Osmanlı gölüne çevirip toplamda 675 yıl, dünyayı Osmanlı sarayından yönetmeyi başarmıştı. An gelmiş dünyaya hükmetmiş fakat an gelmiş gücünü yitirip tarih sahnesinden çekilmiştir. Fakat hiçbir dem bitmemiş, asla tükenmemiş küllerinden yeniden doğup başka bir isimle yeniden var olmuştur.
Bu kutlu ecdadın biçare mirasçıları olan bizler ise çok çeşitli tarih tezleri ortaya koymuş ama asla hakkıyla anlatamamışız Osmanlı'yı. Ulu Hakan'mız-Kızıl Sultan mı, Gaddar mı-Mısır Fatihi mi? Peygamber müjdesine mazhar olan kutlu komutan mı-yoksa hırsları sebebiyle İstanbul'u alan biçare padişah mı? soruları arasında kaybolmuş gitmişiz .Oysa devletleri devlet yapan değerler vardır. Zaman zaman hatalar ve yanlışlar da her devlet içerisinde yer almıştır. İşte bizler de bu kitapta Osmanlı'yı Osmanlı yapan değerleri, Osmanlı'ya asla yakışmayan ve belki de tarih sahnesinden çekilmesine sebep olan bazı vakaları ele almaya çalıştık. Çünkü bizler için tarih: "bir menkıbe veya övünme malzemesi değil, ders çıkarıp yeni çözümler üretmek için muazzam bir okuldur"..