En büyük dostum yalnızlık der ya insan. Ya da çoğu insan. Ya da ben. İşte o öyle değil. Yalnızlık bir dost olamayacak kadar kötü bir hastalık.
Bu kitapta aslında yalnızlığı yaşam biçimi olarak gören, kendisini bu şekilde rahatlatan ve tüm insanları kendine karşı soyutlamış hatta çoğunu küçük gören, kimsenin gözlerinin içine bile bakmayan bir insan hâline gelmiş bir adam var.
Varlığımız ne kadar fazla değil mi?
Kendini ait hissedememek...
Bir gün bir olay oluyor ve bu olaydan dolayı kendinden utanç duyuyor. O an tüm insanları, kendini fark ediyor. Yalnızlığını fark ediyor. Ne yapacağını bilemiyor. Belki de ne zamandır böyle farkında değil. Olduğu şey yalnızlık miydi ondan da emin değil. Artık etrafındaki insanların hepsi mutlu, hepsi ışıl ışıl kendisi ne kadar şık olursa olsun asla onların yerinde olamayacak.
Ya da olacak mı?
Bitecek mi bu soyutlanmışlık hissi?
Denizin içinde sususuzluktan ölen biri gibiydim.
1 günde okuyabilirsiniz. Bir şans verin. Bir de baş karakterin gözünden bakın dünyaya. Siz o karakter mısınız? Yoksa ışıl ışıl insanlardan biri misiniz?