"Oliver Twist'in garip öyküsü, uzun zaman önce Londra'ya yakın küçük bir kasabada başlamıştı. Pazar yeri yakınında, düşkünlerevi olarak bilinen çirkin bir taş bina vardı. Yoksul insanlar ve evsiz çocuklar bu binada barınırdı. Bu insanlar, günde bir tas çorba içebilmek için şafak vaktinden gün batımına kadar çalışırdı."
Böyle başlıyor Oliver'ın hüzünlü hayatı. Ama böyle mi bitecek bakalım?
Aslında okurken de bitirirken de çok farklı duygular hissetmiştim. Çünkü Oliver daha 9 yaşında ve çektiği çileler, yaşadığı zorluklar, bulunduğu ortamın çirkinliği, hırsızlık, adama öldürme, yaşamak için çalma, yalan... Daha nice çirkinliklerin içinde iyi kalpliliğini ve cesaretini koruyan bir çocuk. Büyüklerin gösteremediği erdemli davranışlar, cesaret, iyi kalplilik. Ve her şeye rağmen bu duygularını korumaya çalışma. Bir şeyler yazsım belki ama duygularımı tam tarif edebildim mi bilmiyorum. Bu kalemimin zayıf olmasından galiba. En çok bu durumlarda kalemimin güçlü olmasını istiyorum. O zaman daha iyi anlatırdım belki.