Aysel, İçinde onarılmaz bir kırıklık duyuyor. Yeniden evin kıyıda köşede unutulmuş eşyası olduğunu seziyor. İlk gerçek öfkeyi tanıyor. Dışa vurulamayan, o, insanı içten içe kırbaçlayan, insana kendini aştıran ve durmadan kendini zora koşturan...
“Bir gün öğretmen de ölür. Ama ardından binlerce ve binlerce kişide yaşar o. Bir alev, sönmez bir ateş gibi, ilim meşalesini nesilden nesile devreder.”
"şimdi buradayım, her şeyin uzağında. hiçbir savaşım yok, hiçbir görevim yok, hiçbir şeyi de doğrulamaya çalışmıyorum. duruyor, odanın yarı karanlığına bakıyor, bekliyorum.."