Dostoyevski, Sibirya’da geçirdiği hapishane ve sürgün yıllarını, karısını öldürme suçundan mahkum olmuş bir soylunun günlüğü üzerinden bizlere aktarmıştır.
Cezaevine geldiği ilk günden başlayarak kaldığı yeri, ilk izlenimlerini, oradaki mahkumların hikayelerini, yaptıkları işleri, besledikleri hayvanları, cezaevindeki haksızlıkları, yönetimi, oynanan tiyatronun dekoruna kadar her şeyi ayrıntılarıyla okuyucuya sunmuştur. Okurken yaşıyor ve kendinizi adeta o demir parmaklıkların içinde hissediyorsunuz.
Güzel konulara değinilmiş toplum sorunlarına dikkat çekilmiş fakat fazla ayrıntıya girilmiş diye düşünüyorum. Böyle olunca da kitap yavaş ilerliyor ve biraz sıkıyor. Cezaevindeki her şeyin en ince ayrıntılarıyla verilmesine rağmen kahramanımız hakkında pek fazla bilgiye ulaşamıyoruz. Sürgün edilmesine neden olan olayın merakıyla sayfaları çevirdikce kitap bitti ve öğrenemedik :) Bu beklentilere girmeden okunduğunda çok daha keyifli geleceğine inanıyorum. Benim gibi beklentilere girmeyip sürgün hayatını derinlemesine öğrenmek isteyenlere tavsiye ederim.