Körlük eserinden sonra okuduğum 2.kitabı yazarın. Ölümün yok olduğu dünyada bizi insanların yaşadığı sonsuza kadar varolma hayalinin gerçek olması fikrinden kısa zaman içinde yaşadığı kaosa götürmüş yazar. Bu süreç de tüm meslek gruplarının nasıl sorunlarla mücadele ettiğini, hükümetin süreçle nasıl başa çıktığını, insanların sevdiklerini bir çırpıda nasıl ölüme götürebileceklerine de ışık tutarak insan denen canlının bazı durumlarda ne kadar kesin fikirli ama ne kadar ihtiyatlı olduğunu da göstermiş; insanların hasta ve yaşlı olan sevdiklerini ölümün hala var olduğu ülkeye götürme çabasıyla. Daha sonra ölümün dünyasına geçiş yapıyoruz ve aslında onun da bizden, insandan, pek de bir farkı olmadığını görüyoruz. Meslek hayatında birşeyleri sorgulamadan yerine getiriyor, tanrının , bizim dünyamızda eşdeğer olarak bürokrasinin, ona dayattığı emirler çerçevesinde can alıyor. Ama bir gün ölümü ortadan kaldırdığında aslında bu çarkın bozulabilir olduğunu, kendisinin ne kadar özgür olduğunu görüyor. Bir yandan tırpanıyla konuşması, şakalar yapması da yazarın hayal gücünü konuşturmasının muazzam bir örneği. Eflatun mektup detayı benim çok hoşuma gitti nedense... Ayrıca dünyada insana benzeyen bitki ve hayvanların varlığına değinmesiyle ufkumu açtı yazar. Geniş ölüm... hayvanların ölümü farklı insanların ki farklı...bu yüzden küçük ö harfiyle başlatıyor adını insanlardan sorumlu ölüm. Ve sonunda aşık oluyor can almak istemiyor. Bu da onun hazlarından en büyüğü oluyor. Yazar müthiş bir bilimkurgu ile bize bir aşk romanı yazmış aslında. Tadı damağımda kaldı.