Ölüm Odası - B-Yedi Giriş

Salih Mirzabeyoğlu

Ölüm Odası - B-Yedi Giriş Sözleri ve Alıntıları

Ölüm Odası - B-Yedi Giriş sözleri ve alıntılarını, Ölüm Odası - B-Yedi Giriş kitap alıntılarını, Ölüm Odası - B-Yedi Giriş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
MÜZİK: TEHLİKELİ BİR ŞEY!..
- "(...)Materyalist açıdan izâhını yapamadığı için müzik dinlemeyi bırakan, müzik tutkunu ünlü bir fizikçiyi hatırlıyoruz! İmânın yerini tutabilecek kadar tehlikeli bir şeydir müzik. Gerçek var olma ve varoluş bakımından, "idrakin aczini idrak bir ilimdir"e âit bir vecd ve aşka mukabil, bunun antitezi ve en süfliliğe kadar inebilen "kendi kendinden ibaret kendinden geçmelerin" en netamelisine mevzu olabilir müzik.)
Sayfa 768 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
ZAN VE NİSBET...
- "Ademoğullarının büyük bir kısmı, ZANN eseri bir ilâha tapmışlar ve tapmaktadırlar. Her insanın mümin veya kâfir, tasavvur etmiş olduğu bir ilâhı vardır..."
Sayfa 500 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Biz Kâinat tarafından görülürüz!"
- Madde de canlı ve kendi orijininin -hey'et ve özünün- korunması için direniyor; yine, sadece bir kısım tasavvuf ehlinin anlayabildiği bir dilleri var. Neticede, kendi mertebelerine mahsus bir şuurları. Tabiat, onun huyu ve içindeki çeşitli bitki-hayvan varlıkları kadrosunun tamamı; hepsi kendi mertebesinde canlı ve dil sahibi-şuurlu, hayvanî sureti ve özellikleriyle insan da bu tabiatın içinde ve ruh yönüyle bütün kâinatı bütün varlıklarıyla ihata eden bir istidat genişliğiyle Kâinat'tan farklı. Bahsettiğimiz hususlar, maddeye kadar her şeyiyle Kâinat tarafından idrak edilebileceğimizi gösteriyor. Rüyâyı da içine alan bir ifâdeyle, "biz Kâinat tarafından görülürüz!"; biz Kâinat'a baka duralım, Kâinat'ta kendi hüviyetiyle bize bakan, bir nevi bizim gözümüz. İdrak ediliyoruz, özü bâtınımızda olarak. Rüyâyı andırır maveraî bakıştan, zaman üstü idrakten zamanî idrake geçildiğinde, Kâinat bu şuur hâlimizde bizim için konuşan değil, mecazî olarak konuşturulandır. Malûm tefekkür ve felsefeden, çeşitli ilimlere ve günlük hayat ihtiyaçlarımıza kadar, bizim karakterimize nisbetle kendini empoze edinişe göre, onu idrak eder ve semerelendiririz.
DAVUDÎ SES ve MÜZİK...
- " (...) Davud Aleyhisselâm’ın sesi, ismi en yüksek ses tonuna isim olacak kadar güzel ve meşhur. Zebur’u okurken, insan ve cinden ölenler olduğu rivayet edilir… Güzel sesin sihrini gösteren en çarpıcı misâllerden biri de, yolunun hususiyetinde musikiye ilgisizlik olan bir velinin, düzeltmek için çıktığı evinin çatısında işittiği bir musikînin nağmelerine dayanamayıp ölecek hâle gelmesi ve sonra, “Yarabbi nasıl da dinleyebiliyorlar!” diye hayretini izhar etmesidir. Bu misâlde, telkin gücü kadar, telkin alanın istidadına da dikkat… Üstadım’ın bir nüktesine gösterdiğim anlayış ifâdesi karşı[sı]nda, iltifat olarak bana söylediği hikmet: Yalnız odundan cereyan geçmez…"
Sayfa 770 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Şeref İslamındır...
- " (...) İslâm’da, kibir ve tekebbür ifâde eden bir “ben bildim, ben bilirim!” ifâdesine yer yoktur. En soylu ve şahsiyetli bir karakter içinde dururken, marifetlerini “şeref İslâm'ındır!” diye açıklayan Hazret-i Ömer, buna misâl; O, bunu söylememiş olsa da, “şeref İslâm'ındır!” duruşu içinde bir ben. Sizin anlayacağınız, “şeref İslâm'ındır!” derken, her hâlinden nefsaniyeti tüten palavracı bir benden de ayrıdır bu dava."
Sayfa 67 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
HER ŞEYDEN ÖNCE KELÂM VARDI...
- " (...) Eski semavî din kitaplarında geçtiği söylenen ve bâtın kahramanlarının doğruladığı bir söz vardır: “Her şeyden önce kelâm vardı!”... Üstadım: "Kâinat lisânla çerçevelendi ve İNSAN lisanla mühürlendi..."
Sayfa 279 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
ZİHNİ BOŞALTMA..
- " (...) “Zihin silme” ile aynı mânâya gelse de, pratik amaçlı ruhî disiplinlerle, çeşitli dinlerde, kendilerine mahsus bir [şey] doldurmak için zihni boşaltma usûlü: Manyaklaşmak ve manyaklaştırmak için değil, bir bakıma “neyse hâlin, çıksın talihin” gibi, o yola ve şahsa mahsus tecellilere muhatab olmak için. Çerçöp motivasyonlar ve hayâlden duyulaşmaya - duyulardan hayâle gitmeyen sıradan işlerin hipnozu, bunun dışında..."
Sayfa 98 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
NİETZSCHE ve MAFYA...
- " (...) Nietzsche’nin “üstün insan” timsâlinde “duyguları baskı altına aldıktan sonra geriye ne kalır?” diye söylettiği şu kesiksiz yapıp etme - fatihlik ruhîliği ve ARÎ IRK ideali, bilir misiniz ki, din (Hıristiyanlık) de dahil bütün yerleşik düzen kokmuşluklarına karşı yeni bir ruh vadiyle ortaya çıkar ve bu cümleden olarak bütün fazilet
Sayfa 682 - 683 684 İBDA YayınlarıKitabı okudu
eller...
Eller, hepsi de beşer tane parmaktan, Eller, türlü türlü... Yaşamaktan. Boynu bükük eller, dizlerin üstünde, İster bir yabancının, ister kardeşimin de! -Ziya Osman Saba-
Sayfa 680 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
SIRR NOKTASI...
- " (...) İlim, bir noktadır. Mekân, zaman, ruh, nefs vesaire gibi, kemiyetlerin kendisine irca olduğu bütün keyfiyetler, kemiyetler dünyasına âit “uzak, yakın, büyük, küçük, az, çok, yükseklik, alçaklık, basamak” vesaire tarzında, müşahhas ölçülere mevzu olmadığı gibi, bu mantık yürütmeyle de anlaşılamaz. Kemmiyet dünyasına âit kavramlarla konuşmalar, bir benzeriyle, misâl olarak, bir bilinenle bilinmeyeni hissettirme şeklindedir. Söz konusu nokta, Allah’ın KÜN emrinin, vücud bulan veya sırasını bekleyen “olacak olan”ını gösteren, bir SIRR noktasıdır..."
Sayfa 597 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
AKS...
- " (...) Hilâf, zıd, ters. Gölgemsi şeylerin bir yerde eser peyda etmesi. Sesin ve ışığın, bir yere çarparak geri dönmesi. Döndürmek. Bir şeyin evvelini ahir ve ahirini evvel yapmak; tasavvufta, Nakşîlikte. (Dedi ki: Mahlûkatın hakikatleri, bütün kötülüklerin ve kusurların menşei olan ademlerdir -yokluklar- dır. Bu ademde, Allah’ın isim ve sıfatlarının ilmî suretlerinin akisleri zâhir olmuştur. Yâni bu ademler, HEYULÂ gibidirler. O akisler de, heyûlâda hasıl olan suretler gibidir. Ademlerin teşhis ve temyizi, zâhir olan bu akislerdir. O akislerin kıyamı ise, mütemeyyiz olan bu ademler iledir. Bu, arazın cevherle kıyamı gibi olup, heyûlânın teşhisinin suretle olması gibidir.)
Sayfa 584 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
MÜŞAHEDE ve ŞERİAT...
- " (...) Şeriat, İMÂN mevzuu; Allah’a, Resûlü’ne yâni Kelime-i Şehadet’ten sonra, bundan neş’et eden mukadder oluş hâlinde Kur’ân ve hadîs’ten başlayarak bütün bir heyeti umumiyeye...
Sayfa 506 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
ZANN ve GERÇEK...
- " (...) Muhammed Aziz Nesefî Hazretleri, bir abid ile Hazret-i Hızır’ın hikâyesini, "zann ve nisbet" e misâl olarak gösterir: - " Bir abid, Hızır Aleyhisselâm’ın vasıflarını işiterek O’na aşık olur, gece gündüz karşılaşmayı ve arkadaşlık etmeyi temenni eder, bunun için dua eder. Hayâlinde, şu kıyafette ve bu yapıda diye bir tasavvur edilmiş Hızır, böyle bekler. Nihayet bir gün yalnız başına iken, muradına erer; Hızır Aleyhisselâm kendi cismanî heyetiyle ona görünür ve “işte, görmeyi arzu ettiğin Hızır benim!” der. Abid, O’nun yüzüne bakınca, hayâlinde canlandırdığı gibi olmadığını görür ve “sen Hızır değilsin!”... Sebebi, hayâlinde canlandırdığı gibi olmayışı"
Sayfa 500 - 501 İBDA YayınlarıKitabı okudu
BOMBOŞ KALAN BİR DEVİR...
- " (...) Efendim, artık eskisi gibi hiçbir şey tepki görmüyor, kanıksandı... Artık ıstırabı kalmadı!” “Ne güzel söylüyorsun, ıstırabı kalmadı. Adam gazete okurken, şöminenin ateşinden ayağı yanıyor... Bir hastalık var, yanmasına rağmen duymuyor! Yazdım..."
Sayfa 368 - 369 İBDA YayınlarıKitabı okudu
- " (...) Gustav Jung: 1944 senesinde ayağım kırıldı. Bu şansızlığı, bir de kalb krizi takib etti. Ölümün eşiğinde kendimde olmadan yatıyordum. Oksijen ve kâfur veriyorlardı. Sanırım hezeyanlar ve hayâller o sırada başladı; öylesine güçlüydüler ki, ölmek üzere olduğuma inandım. Hemşire daha sonra bana, “çevrenizde bir ışık oluşmuştu!” dedi ve bunu ara sıra ölmek üzere olanların çevresinde gördüğünü söyledi. Ölümün sınırına dayanmıştım, sanki bir düşte yaşar gibiydim. Her neyse! Garib şeyler olmaya başladı. Fezada olduğumu sanıyordum. Aşağıda, parlak bir MAVİ IŞIK içinde dünya duruyordu. Derin mavi denizleri ve kıtaları görebiliyordum. (...) En azından, ruhun hiç olmazsa bir yönünün yer ve zaman kanunlarına uymadığını gösteren belirtiler var. Benim de hayatımdan örnek olarak verdiğim birçok hatıra, sezgi ve yerle bağıntılı olmayan algılama hâdiselerinin yanı sıra bu tecrübeler, ruhun, yer ve zamana ait sebeb-netice ile ilgili kanunlara uymadığını isbatlıyor. Bu da, zaman ve yer kavramımızın ve bunun neticesi olarak da “illiyet” kavramımızın eksik olduğunu gösteriyor..."
Sayfa 324 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
565 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.