Spoiler içerebilir!!!
Öncelikle Uğur Bey'in göstermiş olduğu medeni cesaretinden, ortaya koyduğu üründen ve bunun için harcadığı emekten dolayı kendisini kutlamak gerekir. Gerçekten kitap yazmak zor ve zahmetli bir aktivitedir. Ben de bu düşünceler çerçevesinde yazarlık hayatında kendisine başarılar diliyor ve "Komutanım sistemler kapanıyor!" ifadesine "Herkes sakin olsun" cevabıyla bu macerayı serileştirmesini bekliyorum.
Normalde incelemelerimi bu kadar detaylandırmam. Ancak gerek yazarın aramızda olması gerekse bu hikayenin devam etme potansiyelinin olması yorumları biraz daha somutlaştırma yoluna götürdü beni. Bu açıdan umarım bir katkı sağlamış olacağım...
Kitabı bir cümleyle ifade edecek olursam, konu ve kurgulama başarılı ama oluşturulan diyaloglar ve genel olarak metinlerin edebi nitelikleri zayıf. Kitabın kapağından başlayarak kademe kademe ilerlersem: Bana göre kapak fotosu içeriğine tam uygun düşmemiş, kitabı okumadan sadece kapağından yola çıkarak tahminde bulunursam şunu derim: Uzaya gönderilmiş bir astronotun hikayesi ve bu noktada başlığı da eklersem, bu astronotun bu maceradaki ölümden dönüşü olarak değerlendirebilirim, tabii ki de kitabı okuduğunuzda içeriğin bu olmadığını görebilirsiniz. Kapak bu görselin yerine Fetih uzay aracının resmi ya da Obuz'daki alt katlara inen asansör veya Konya uzay üstündeki takip sistemini gösteren bir kare olabilirdi.
Başlığı güzel olmuş yani farklı bir şey bekleyen kişiler için bence tatmin edici noktada. İçerik kısmına gelirsek, baştaki içerik edebi nitelik açısından çok mat başlamış, olaylar art arda tek düze olarak anlatılmış; gitti, geldi, şunu yaptı, bunu yaptı gibisinden oysa bu kısma biraz betimleme, kahramanların duygularına, olayın genel düşüncesine yol açabilecek fikirlerin açılımına yer verilerek okurun dikkatinin toplanması sağlanabilir ve zihinsel yorgunluğu hafifletebilirdi. Yine yer yer cümlelerdeki anlatım bozuklukları, yazım hataları ve aynı kelimelerin fazlasıyla tekrara düşmesi kitabın negatif yönlerini oluşturmuş [(örneğin pürdikkat kelimesi başlarda çok fazla kullanılmış)
("s.11-Kahvaltıyı bitir bitirmez, s.13 Kimse bilmese de ülkesine böyle bir hizmet verdiği için hem de çok huzurluydu, s.13 hepiniz o gemide ihtiyaç olacak elemanlarsınız, s.13 Belki uzay adamı olmak aklınız ucundan bile geçmiyordu, s.15 Aramızda biri ben olmak üzere, s.23 Ben ve Hüseyin Bey böyle nöbet tutmayacak vs. yani böyle uzar gider.) Ayrıca yayınevinin kitap dizaynındaki hataları da göze çarpıyor, devam eden bir cümle küçük harfle başlatılarak paragraf olarak ayrılmış (s.222 pilot...) gibi.]
Diyaloglar ah diyaloglar! Kitaba en büyük sıkıntı veren durumlardan biri, oluşturulan diyaloglar olmuş. Bazen sıradan bir konuşmadaki biri birdenbire coşup sert bir tepki ortaya koyuyor, yani sanki akli dengesi bozukmuş gibi! Şimdi bunlardan birkaç örnek vereceğim. Uzay aracının kaybolmasından sonra ortaya konulan tepkiler bunlardan biri! Cumhurbaşkanının tuhaf konuşması, ülkedeki tüm büyükelçileri toplayıp yaptığı konuşmanın bir kısmı:
'Tabiri yerindeyse biz de en sevdiği oyuncağı elinden alınmış ya da kırılmış çocuklara döndük' 'Bu ülkeye fitne sokmaya izin vermeyeceğiz' birkaç cümle sonra ise 'Tekrar hepinizden ülkem adına özür dilerim' gibi, bir kızıyor bir seviyor sanki akli dengesi bozuk bir Cumhurbaşkanı gibi konuşmayı sürdürüyor. Sonrası daha kötü, diplomatik bir dilden uzak misket oynayan çocukların birbirine dayılanması mahiyetindeki bir üslupla İsrail büyükelçisinin Türkiye Cumhurbaşkanına söylediklerine bakalım:
"Eminim buradaki herkes benimle aynı fikirdedir. Ben hayatımda böyle küstahlık görmedim. Şimdi siz bizi ayağınıza getirip tüm dünyaya meydan mı okuyorsunuz Türkiye Cumhurbaşkanı'na yakıştı mı şimdi bu olanlar? Böyle aklı kıtlık olur mu? Aklıselim olmanız gerektiği bir anda tüm dünyayı karşınıza alıyorsunuz. Hem de en çok yardıma muhtaç olduğunuz bir zamanda."
Sonra Cumhurbaşkanının buna cevabı "Kimseye meydan okuduğumuz yok bizim. Derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Yarası olan gocunur. Varsa bir yaranız ya da bildiğiniz buyurun odamda görüşelim..."
En basit ifadeyle bunlar olmamış!
Yine eşlerini kaybetmiş kadınlar daha üzerinden iki ay bile geçmemişken saçma sapan bir bildiri düzenliyorlar ve birkaç cümlesi yok artık dedirtiyor. Bu aileler her ne kadar amacımız maddi değil dese de şöyle bir ifade geçiyor bildiride: "...amaç para değil yapılan haksızlığı ortaya koymaktır. Eşlerimiz kaybolduğu için cesetleri bulunamamıştır. Bu nedenle kanunlara göre ölü sayılmıyorlarmış. Tazminatlarımız bir yıldan önce ödenmeyecekmiş. Hem acılıyız hem mağduruz."
Daha iki ay geçmiş geçmemiş ve ölüp ölmedikleri bile belli değilken tazminat ödenmiyor diye mağduriyetlerini dile getirmek ve bunu basın açıklamasıyla yapmak!!
Ve daha kötüsü bir komutan, yürekleri parçalanmış, acı çeken, sızlanan bu kadınların tek suçları bir bildiri okumak iken, onlara şöyle hitap edebiliyor: " İçimden yüzünüze tükürüp hakaret etmek geliyor, ama bulunduğum mevki buna izin vermez." Hatta bu konuşmadan sonra da bir bisküvi alıp üstüne de bir çay yudumladıktan sonra konuşmasına devam ediyor. Bu hayat içinde böyle bir adamla karşılaşsam, beyaz önlük diye bağırırım sanırım. Yani bir yükseleceksin sonra oradan bir bisküvi ve çayı götüreceksin!!
Kısacası bu ve buna benzer diyaloglar hiç olmamış . Yine toplantıya hazırlanan Pungonra'nın elbisesine likör dökülüyor ve döken kişi has Anadolu kadını çıkıyor resmen, bakalım:
"Sen ne yaptın ya? Beni mahvettin, benimle ilgili bir
problemin mi var?"
"Çok özür dilerim. Sana sarılmak cesaretini artırmak istemiştim. Keşke kalkamadan dizlerim kırılaydı da öylece kalsaydım."
Bunu cefakâr Anadolu kadınından başkası söylemez, hani bu uzaylıdan daha farklı bir tepki bekler insan bilmem haksız mıyım? Bunun dışında uzaydaki ortam genel olarak dünyaya çok benzetilmiş, öyle bir izlenim uyandırıyor ki sanki bunlar uzaylılar değil de dünyadaki başka bir ülkenin insanları. Örneğin yeraltına inen asansörleri gören dünyalıların verdiği ilk tepki, buraya çok para harcanmış olmalı. Yani onlar da parayı bulmuşlar, onlar da dünyadaki yönetimlere benzer bir şekilde yönetiliyorlar ve böyle şeylere de para harcıyorlar. Niye ilk akla gelen zaman değil, enerji değil de para! Bilim kurgu kitabı yazmak bana göre büyük risktir, çünkü bu ürün hayal dünyası ve bilimin birleşimi olmalı, hem şaşırtmalı hem etkilemeli...
Uzaylılar için oluşturulan dil, kitabı aşırı derecede karmaşık hale getirmiş. Yeni bir gezegendeki insanlar için bir dil oluşturulabilir ancak o zaman bu dilin mantığını vermek gerekir ya da dile kısmen değinilip geçilebilir. Sonraki aşamalarda, kendi dilinde şunu dedi, bunu dedi denilebilir. Burada ise sistematik bir şekilde olmamakla birlikte bazı kelimelerin, terimlerin veya ifadelerin açıklamaları verilmiş ve sonra bunlar kullanılmaya başlanmış ancak onların anlamlarını aklınızda tutmanız gerekir aksi halde geri gitmek zorunda kalırsınız. Ve dil de bana öyle geldi ki rastgele oluşturulmuş, kinoni, Toluna fontun duragın, Doro muanne gone bor fortuna... vs. Eğer bu macera seri haline getirilecekse ilk yapılacaklardan bir tanesi bu dilden kurtulmak olmalı.
Amaç kısmı için de şunları söyleyebilirim: Amacı tam olarak tespit ettiğimi söyleyemem ancak alt konuların içine yerleştirilmiş birçok mesajı algıladığımı söyleyebilirim
-İslam’ın hak din olduğunu (çünkü İslam dini dünyadan tamamen bağımsız ve etkileşimsiz başka bir gezegende de aynı şekilde karşınıza çıkıyor)
-Doğal yapıyla oynamanın insanları sürükleyebileceği belalar (Tugvanlar gibi canavarların oluşmasına sebep olmaları)
-Türkiye-İran işbirliği ve buna karşı dış mihrakların oyunları!
-Türklerin de çalışmayla ortaya koyabilecekleri başarılar (Fetih uzay aracı gibi)
-Kalabalıkların kışkırtmayla birlikte nasıl hedeften uzaklaştığını gösteren olaylar (Uzay ekibi eşlerinin basın açıklaması ve sonrasında gelişen olaylar)
Kendi açımdan orijinal fikir olarak da şunları sıralayabilirim:
-İnsanın bir araca dönüştürülmesi, sadece kan ve irin üreten bir bedene dönüştürülmesi
-Yeraltı dünyası
-Virüslerle mücadelede farklı yöntemler
-Dünya için yola düşmüş uzaylılar (Biz nasıl ki hayvanların ve bitkilerin dünyasını istila ettikse, onlar da bir gün aynı şekilde bizim dünyamızı istila edebilirler.)
Şimdi bütün olarak değerlendirirsek iyi olarak başlanmasa da son bölümlerde daha derli toplu hale geldiği söylenebilir bu da sonraki eserler için bir ışık olarak değerlendirilebilir. Kitapta güzel fikirler var ve bu fikirler iyi bir şekilde süslenebilirse kaliteli eserler ortaya çıkabilir. İncelemeyi bitirirken yazara da yazarlık hayatında tekrardan başarılar diliyorum...
İyi okumalar.