"Onun düşüncesine göre, kitaplar gerçeğin üstüne gelişigüzel yığılmış birtakım zarif, süslü, değerli kerpiçlerdi. Bu kerpiçleri toplayıp bir yana atmayan, mümkün değil, gerçeği göremezdi."
"Gözle kulak onca birer yalan kovuğuydu. Yalanlar hep bize bu dört kapıdan girerdi. Fakat el... fakat duyarga, hiç dolma yutmazdı. Bütün hurafeler, batıl inanışlar belleğimize saldırmak için gözle kulağa koşardı."
Pek uzun gurbetlerden sonra yurduna dönen bir adam, doğduğu yerin ufkunu koyu bir sis altında bulup da sevdiği şeyleri uzaktan bir an önce göremediği için nasıl hüzünlenirse, ben de tıpkı böyle meraka, sabırsızlığa benzer bir acı duyarım.
"İnsanın hayvaniyeti yemekle, insaniyeti okumakla olur!" Pek yanlış bir söz! Âdeta, "bir binanın sağlamlığı temelde değil, çatıdadır" gibi bir şey...
İnsaniyet hayvaniyetimizin bir derisidir. Vücut olmayınca deri nasıl yaşar canım.