Argo yaygınlaşmaya, ortam kabalaşmaya başlamıştı. Doğrusu bu konuda basın da elinden geleni ardına koymuyor, yeni yeşermeye başlayan karikatürler, toplumsal hayatın içine bomba gibi düşüyordu. Zaman içinde buna muharrirlerin (köşe yazarları) edep dışı kavgaları da eklendi.
Bütün bunları önce dehşetle, sonra hayretle karşılayan İstanbul halkı, zaman içinde alışkanlık kazandı. Derken yavaş yavaş halk da kullanmaya başladı.
Nezaket bağları koptu. Oysa eski İstanbul'un semt isimleri bile meşhur "İstanbul nezaketi"nden doğmuştu. Örnek mi istersiniz?
Beykoz, Beylerbeyi, Beyoğlu, Eminönü, Ayazpaşa, Ayazağa, Büyükdere, Harem vs...
Bir de tarım kültüründen gelen Ankara'nın semtlerine bakalım:
Samanpazarı, Atpazarı, Tavukpazarı, Hergele...
Küçümsediğimden değil, bu isimler üzerinden bir hikaye nakletmek istiyorum:
Cumhuriyetle Ankara başşehir olunca, memuriyet sebebiyle İstanbul'dan Ankara'ya taşınanlar olmuş. Ne de olsa hâlâ İstanbul nezaketi denilen incelikten izler taşıyorlarmış. Bu yüzden adres vermekte bile zorlanıyorlarmış..
Genç İstanbullu hanımlar ev adresi verirken ezilip büzülüyor: "Afedersiniz efendim, ayıptır söylemesi, Hergele Meydanı diyorlar, lütfen kabalığımı bağışlayın, ama orada oturuyoruz." diyormuş.....