Sırrını âşık olan şöyle nihân etsin kim
Duymasın ağladığın dîde-i giryânı bile
(Riyâzî)
Âşık olan sırrını şu kadar gizlesin ki
Ağladığını yaşlı gözleri bile duymasın.
Divan şiiri üzerine çalışmalarıyla tanıdığımız Ömür Ceylan, Önce Aşk Vardı isimli kitabında; Osmanlı Kültürünü şiirin aynasından okumayı hedefleyen denemeleriyle günümüz şiirine de ayna tutmuş oluyor. “Bütün divanlar, kusursuz tek bir güzele yazılmış serenât gibidir. Aşk, aklı ve maddeyi yok edecek kadar güçlü bir duygudur şiirlerde.” Kitabın önsözündeki bu cümleler kitabın içeriği hakkında da bizlere ipuçları vermekte. Yazar cümlenin devamında ise şunları söylemekte: “Her şair, cinnete yakın bir noktada duran bu duygunun esiri ve tercümanıdır. O nedenle de, kendilerini öncelikle bülbüle ve pervaneye benzetirler. Bela ve dert içinde bir ömür vadeden bu aşk, insanın tercihi değil mecburiyeti ve onurudur.”
Şiir ve Aşk iki gümrah ırmak gibi Osmanlı kültür coğrafyasını dolaşmışsa, günümüz insanına kadar gelen ve hayatın hengâmeleri arasında bir nefeslik molalara sığdırılamayacak kadar önem arz etmektedir. Kitabın geneli itibariyle bu iki gümrah ırmak: Aşk ve Şiir, kendisini yaşayarak üreten toplumun önceliklerine göre şekillenen kültürü, her anlamda zirveye taşımakta ve buna bağlı olarak hassasiyetle nihayet bulan ve bir zamanlar sevdayı gül yaprağıyla, feryadı bülbül nağmeleriyle tanıyan atalarımız için her şeyden önce Aşk vardı...