Ortaçağda Büyü
Richard KieckheferOrtaçağda Büyü Quotes
You can find Ortaçağda Büyü quotes, Ortaçağda Büyü book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Büyüyle ilişkisi çok daha açık olan bir terkip ise, epilepsi (sara) için önerilendir: ilk olarak, nöbet sırasında hastanın sırtına geyik derisinden bir şerit konur, daha sonra “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına” hastalık şeride “bağlanır” ve son olarak da şerit bir ölüyle birlikte gömülür. Böylece hastadan şeride aktarılan hastalık, ölüler diyarına gönderilir; artık canlıların dünyasında zarar veremeyecektir.
"Günümüzde budalalık galip geliyor."
"Yüreğini tutuştur ki, erisin, kanını em ki aşk ve tutkuyla aksın ve benim için acı çeksin... Ve bırak onu benim aklımdakileri yapsın ve beni sevmeye devam etsin, ta ki Hades’e gidene dek."
bir büyücünün onu koruması için yirmi siyah kedisi vardır, ama okunup üflendikleri için hepsi de ürkütücüdür; bakışları ve miyavlamaları şeytanidir.
Örneğin yazıtın bir kısmında “aaaaaaaaRRRnnn" gibi bir ifade bulunmaktadır; büyü riinlerinde böyle tekrarlara sık rastlanır. Bu tip yazıtlar mezarlıklarda koruyucu amuletler olarak kullanılırlar; mezar taşlarının üzerinde ya da mezarların yakınlarında bulunurlar ve kötü güçleri uzaklaştınnak ya da ölüyü mezara bağlayıp çıkıp dolaşmasını önlemek amacıyla konmuşlardır.
Büyücünün kem bakışından, özellikle tutuklandığı durumlarda çok korkulur; bu nedenle, bir büyücüyü yakalayanlar kafalarına çuval geçirirler.
Yunan ve Roma antikçağ literatüründe büyüyü genellikle kadınlar, sadık olmayan sevgililerine karşı onları ya geri kazanmak ya da mahvetmek için kullanırlar.
Bir at nalı veya demir bir çivi bulmak ya da av köpeklerinden kaçan yabani bir tavşanla karşılaşmak şansa işaret ederdi. Bir kuzgunla ya da merkeple karşılaşmak uğursuzluktu.
Bir kefaret kitabında, “bir adama kazıklar batıran birinin” üç yıl perhiz yapması gerektiği belirtilmektedir. Muhtemelen düşmanının tasvirine birşeyler batırarak büyü yapan birinden söz edilmektedir.
Ortaçağ Avrupası’nda yaşayanlar klasik kültürü sırf korumakla yetinmemişler, zaman zaman onu yeniden keşfetmiş, zaman zaman da geliştirmişlerdir.