Ortaçağın Günbatımı

Johan Huizinga

Ortaçağın Günbatımı Quotes

You can find Ortaçağın Günbatımı quotes, Ortaçağın Günbatımı book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Her ikisi de her ayrıntıya bağlanma eğiliminin hükmü altında olan, her ikisi de doğanın güzeliğini aktarmaya uğra­şan ressam ile şair, araçlarının farklılığı nedeniyle çok ayrı so­nuçlara ulaşmaktadırlar. Ayrıntıların kitlesine rağmen, tab­loda birlik ve sadelik; şiirde kurala bağlı konuların yalnızca sayılmalarından kaynaklanan biçimi olmayan tekdüzelik.
Sayfa 417Kitabı okudu
Orta Çağ düşüncesi, güzellik kavramını mükemmellik, orantı ve ihtişam fikirlerine indirgemekteydi. Aquinolu aziz Tomasso, "çünkü güzellik için üç koşul gereklidir. Önce el­bette bütünlük veya mükemmellik, çünkü tamam olmayan şeyler çirkindirler. Sonra tam orantı veya uyum. Ve nihayet açıklık, çünkü parlak bir rengi olan şeylere güzel denilir."
Sayfa 394Kitabı okudu
Reklam
Orta Çağ tarihinin her sahifesi, hükümdara karşı besle­nen sadakat duygusunun derinliğini ve kendiliğindenliğini göstermektedir.
Orta Çağın aşka ilişkin kavrayışlarının içinde sanki iki zıt akım vardır. Adetlerin ve edebiyabın içinde özgürce sergilenen uç bir erdemsizlik, namuslu geçinmeyi hedefleyen sıkı bir biçimcilikle zıtlaşmaktadır.
Sayfa 158Kitabı okudu
Kahramanı veya bilgeyi taklit etmek herkesin harcı değildir; hayata epik veya çoban hayatına ait bir renk katmanın bedeli yüksektir. Böylece bu güzellik düşü, onun kökünde yer alan bir günahmışçasına, yalnızca aristokrasiye ait olma kusurunu taşımaktadır.
Eski keşişlerin ölüm üzerindeki derin düşünceleri, bu tarihlerde çok ilkel bir gö­rüntü halinde yoğunlaşmışlardır. Bu görüntü, ölüme ilişkin fikirlerin büyük bütününden yalnızca tek bir unsuru muhafaza etmektedir: yok olabilirlik, geçicilik kavramı. Sona er­mekte olan Orta Çağ, ölümü bir tek bu görüntüsü itibariyle görmüşe benzemektedir. Dünyevi ihtişamın işlemez hale ge­leceğine ilişkin ebedi yakınmanın içinde, üç temayı birbirin­den ayırmak mümkündür. Bunlardan birincisi şu soruyla ifade edilmektedir: "Dünyayı bir gün ünleriyle doldurmuş olanlar neredeler?". İkincisi, insan güzelliğinin korkunç yo­k oluşunun seyrine ilişkin motiftir. Nihayet üçüncüsü, ölüm dansı motifidir: peşinden her yaştan ve mertebeden insanla­rı sürükleyen ölüm.
Sayfa 199Kitabı okudu
Reklam
Tahripkar zaman, bu garip rüküşlükler yığınını yok ede­rek ve yüksek anlamı olan birkaç sanat eserini koruyarak, bizim zevkimizin talep ettiği ayırımı yapabilme konusunda bize yardımcı olmuştur. Fakat bu ayırım, XV. yüzyıl insanları için ancak çok bulanık bir şekilde vardı. Bu dönemin sanat yaşamı, henüz toplumsal hayatından ayrılmamıştı. Sanat hizmet ediyordu. Toplumsal işlevi, bağışçının veya koruyucunun ihtişamının övülmesi, kişiliğinin aşikar hale getirlime­siydi. Hayat ile sanatın nasıl birleştiklerini ve birbirlerini karşılıklı olarak damgaladıklarını iyi anlayabilme konusun­da, sanatın içinde geliştiği ortam hakkında çok cahiliz ve bizzat sanatın kendi hakkındaki bilgimiz çok bölük pörçüktür. Kilise ve saray, bir dönemin bütün hayatını meydana getirmezler. Bu iki kürenin dışında, mahrem hayatları bize bazı şeyleri ifşa eden nadir başyapıtlar bizim için ne kadar da de­ğerlidirler!
Sayfa 382Kitabı okudu
Hayatın tınısı henüz değişmemiştir. XV. yüzyıl ruhlarının temeli kötümser ve melankolik kalmaya devam etmektedir. Rönesansın uyumu, yeni bir kuşağın Antikite'nin biçimlerini kullanırken, zihniyetini de sahiplenmeyi öğrendiği zaman sağlanabilecektir: önce kavrayışın ve ifadenin saflığı, kesinliği; sonra düşüncenin genişliği, insan ve hayat karşısında canlı ve dolaysız ilgi. Yüzyılın bu dönemecinde, dünyanın yenilenmesinde Antikite'nin rolünün ne olduğu sorusu cezbedicidir. Bugün Antikite'yi Rönesansın tek ve yegane sürükleyicisi, hatta üretken ilkesi olarak kabul eden kimse artık kalmamıştır. Yeni Zamanlar, bizzat Orta Çağın ruhu­nun içinden çıkmıştır ve artık bugün kabul edildiği üzere, Antikite bu Yeni Zamanların gelişinde, Philoteces'in talihli ve ölümcül oklarınkine benzer bir rolden başkasını oynamamıştır. Fakat sorun burada yer değiştirmektedir. Ölmekte olan şeylere, çöküşe doğru giden yüksek ve güçlü bir kültüre ar­kamızı dönerek, aynı zamanda ve aynı yerde doğmakta ola­nı seyretmekteyiz. Bu artık sona ermekte olan Orta Çağın değil, Rönesansın sorunudur.
Sayfa 488Kitabı okudu
Tutkulu ve şiddetli, katı ve aynı zamanda merhametli, dünyaya karşı cesareti kırılmış, ama onun çok renkli güzelli­ğine aç olan bu çağın zihniyeti, katı bir biçimcilikten vazgeç­memiştir.
Doğmakta olan hümanizma ile Orta Çağın gün batımı arasındaki ilişki, bizim kafamızda canlandırmaya eğilimli ol­duğumuzdan daha basittir. Bu iki kültürü açıkça ayrı olarak görmeye alışık olduğumuz için; akla ve antik güzelliğe duyulan özlem ile Orta Çağın aşınmış düşünce sisteminin terkinin ani bir içe doğma biçiminde meydana gelmiş olmaları gerek­tiğini sanıyoruz. Alegorilerden ve parıltılı tarzdan ölümüne bıkmış zihinlerin bundan aniden vazgeçmiş olduklarını, kla­sik uyumun kendini onlara bir kurtuluş olarak sunduğu ve onların da Antikiteye yollarını bulanların heyecanıyla bağ­landıklarını sanıyoruz. Hiç de böyle olmamıştır. Orta Çağın düşünce bahçesinde bol miktardaki bitkinin arasında, klasisizm yavaş yavaş bü­yümekteydi. Önce bir biçimden başka bir şey değildi; ancak daha sonraları bir ilham haline gelebildi; bizim eski, Orta Çağa ait olarak kabul etme adetinde olduğumuz zihniyet ve ifade araçları aniden ölmemişlerdir.
Sayfa 470Kitabı okudu
218 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.