Kızının yüzüne dokunduğunda Jane Cox’la yaptığı telefon görüşmesi aklına geldi. Daha önce hiçbir başkan eşi ile görüşmemişti; onun gibi adamlar böyle bir fırsatı hiç yakalayamazlardı. Tabii ki yıllar içinde ona dair pek çok şey okumuş, kocasının kariyerini takip etmişti. Telefonda ondan daha fazla şey beklemişti, daha eğitimli, daha düzeyli olacağını... Fakat çok deneyimli olduğu açıktı. Ama Jane Cox onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Telefonda sesi bir insanınki gibi geliyordu. Yani korkmuştu. Bunca zamandır o yüksek kulesinde güven içinde yaşamıştı; aşağıda olup biten pisliklerden habersizdi. Pekala, bunu şimdi görmüştü. Yakın zamanda daha da iyi görecekti.
Adalet herkes için... Altıyüz sayfalık kitabın beşyüzüncü sayfasına kadar olayların birbiriyle bağlantısını kuramasam da; son yüz sayfada tempo o kadar yükseldi ki soluksuz okudum. Polisiye sever kitap dostlarıma tavsiyemdir...
Ben bir bilimadamı değilim ancak işlenmemiş et ve sebzelerle kuyu suyundan dolayı failin muhtemelen kırsal bir bölgede yaşadığını konuştuğumuzu hatırlıyor musun?
Sean King ve Michelle Maxwell bu işe bulaşmaya pek istekli değillerdi. Özel dedektifliğe başlayan eski birer Gizli Sevis görevlisi olarak, bunu istemeleri için hiçbir sebepleri de yoktu. FBI onların bu işe bulaşmalarını istemiyordu. Ama Sean King yıllar önce mevcut başkanın karısının eşini ve ardından da o dönemlerin senatörünü siyasi bir felaketten kurtarmıştı. Dolayısıyla Sean, başkanın eşinin güvendiği tek kişiydi. Sean ve Michelle'ye kaçırılan çocuğu kurtarmak için yapılacak umutsuz araştırmaya girmeleri yönünde baskı yaptı...