Osmanlı Devleti'nde Siyaseten Katl

Ahmet Mumcu

En Beğenilen Osmanlı Devleti'nde Siyaseten Katl Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Osmanlı Devleti'nde Siyaseten Katl sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Osmanlı Devleti'nde Siyaseten Katl kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İdarenin serbest ceza verme yetkisi o kadar verimli olmuştur ki, Tulunoğulları zamanında Kahire bir aralık yedi yıl kadısız kalmış ve onun işini dünyevî mahkemeler görmüştür 18. Mezalim mahkemeleri böylece dinî yargı-idare ayrımından faydalanarak derhal gelişmiştir. Kelime anlamı ile mezalim, «kuvvete başvurularak yapılan adâletsizlik» demektir. Böylece bu tarif, bu mahkemelerin prensibini belirtmektedir. Yargıçlarının yetkileri sınırsızdır ve mezalim mahkemeleri halifenin (hükümdarın) yargı kuvvetinin kendisidir, halifenin icra kudretinin meşrû bir parçasıdır
Kul sisteminin getrilmesi... Çandarlı ailesinin katli...
Bu şekilde, kendisinin karşısında kuvvet bırakmıyan II. Mehmed diğer yandan vezir-i âzam'ın kudretini arttırarak 58 onu devletin tek âmiri haline getirmiş, ancak hükümdar karşısında rolünü hiçe indirerek devlet idaresindeki merkezciliği ve mutlaklığı daha da koyulaştırmıştır.
Reklam
O r h a n Be y 'den A b d ü l m e c i d ' e (1839-1861/1255-1261) kadar bu makama gelen 182 vezir-i âzamdan 23 tanesi azil edilmeden padişah emriyle katledilmişlerdir
Ulema olmaz ise hükümdar pek çok bakımlardan hareket serbestliğini kaybetmiş demektir. Şeriata uydurulması mümkün olmayan pek çok işler ancak ulemanın zekâsı ile hukukileştirilebilir.
Devşirme usulü hemen hepsi İslâvlar ve Arnavutlar’dan mürekkep köy topluluklarını taramıştır. Gerçekten yeniçeriler arasında en çok İslavca konuşulurdu. Gene ilk devirlerden beri H. Muhammed’den önce dinlerine girdikleri apaçık olan, yahudiler devşirmeliğe kabul edilmemişlerdir. Diğer yandan Rum ve Sırp kiliseleri arasında XIV. Yüzyılın Ortasından itibaren başlıyan mücadelede Türklerin, eski bağlaşıkları olan Rum Cemaati tarafını tutmaları ve bu kilisenin Sırpları hep «yakın zamanda dönmüş, câhil, hattâ putperest» olmakla itham etmeleri ile Türklerin Şafiî hukukunun prensibini düşünmeleri ihtimali kayda değer.
Hicret olayından sonra H. Muhammed İslâmlığın istikbalinin teminatı için bütün Araplar arasında birlik kurulmasını zarurî görmüştür. Tamamen kabile hayatı yaşıyan Araplar 'ın bir düzene sokulabilmesi uzun mücadelelere yol açmış ve H. Muhammed ileri bir kültür seviyesine ulaşmış Medinelilerin büyük yardımı ile amacına hızla yaklaşmıştı, Bu söylediğimiz gelişme din ile politikanın içiçe geçmesini gerektirmişti. H. Muhammed hem bir peygamber, hem de b ir devlet başkanı olarak Arap âlemini birleştirmeğe çalışmıştır. Böylece İslâmlık gerçekte bir siyasî din olarak gelişmiştir. H. Muhammed ' i n devletinde din-siyaset ayrımı yoktu. İnsanın siyasî - sosyal bütün hayatı Tanrının emirleri ile düzenlenmişti
Reklam
107 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.