Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı Devleti'nde Siyaseten Katl

Ahmet Mumcu

En Beğenilen Osmanlı Devleti'nde Siyaseten Katl Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Osmanlı Devleti'nde Siyaseten Katl sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Osmanlı Devleti'nde Siyaseten Katl kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kuran dışı ölüm cezaları, ileride daha da genişletilmiştir. Bu genişlemenin bizzat şeriatça yönetildiğini de kaydedelim. Şeriat msl, Kur’an’ın bir harfinden şüpheleneni inançsız saymış ve ölümle cezalandırmıştır93. Peygamberi, küfür değil, fakat sadece biraz gündelik tâbirlerle anmanın da akıbeti bu idi. Hattâ H. Muhammed’in eşi Ayşe’yi anma da, ayni derecede genişletilmişti. Bu son ölüm cezası için bir hadîs uydurulmuştur : « Ayşe 'ye hakaret eden, ölüm cezasına çarptırılır». Yalnız, Peygamberin başka bir karısına hakaretin ölüm ile mi yoksa dayakla mı cezalandırılacağı ulema arasında anlaşmazlığa sebep olmuştur
İdarenin serbest ceza verme yetkisi o kadar verimli olmuştur ki, Tulunoğulları zamanında Kahire bir aralık yedi yıl kadısız kalmış ve onun işini dünyevî mahkemeler görmüştür 18. Mezalim mahkemeleri böylece dinî yargı-idare ayrımından faydalanarak derhal gelişmiştir. Kelime anlamı ile mezalim, «kuvvete başvurularak yapılan adâletsizlik» demektir. Böylece bu tarif, bu mahkemelerin prensibini belirtmektedir. Yargıçlarının yetkileri sınırsızdır ve mezalim mahkemeleri halifenin (hükümdarın) yargı kuvvetinin kendisidir, halifenin icra kudretinin meşrû bir parçasıdır
Reklam
"İdama mahkûm olan memur, padişahın kulu olduğundan, katl hazırlıkları be katl esnasında ona yapılacak kötü muamele, padişahın şerefini zedeler. Bu yüzden katledilecek kişiye, rütbesinin gerektirdiği saygı gösterilmelidir."
Sayfa 100 - PhoenixKitabı okudu
Kur'an, zina suçunu cezalandırmıştır. Gayet açık bir şekilde konulmuş olan bu ceza üzerinde tabiî ve mantıkî olarak her çeşit tartışmanın sona ermesi gerekirdi. Zira zinanın cezası olan « 100 değnek» gayet açık ve en küçük bir imadan uzak bir şekilde konulmuştu. Buna rağmen Ömer zamanında sünnete dayanılarak sopa cezası yalnız muhsen olmıyanlara hasredilmiş ve muhsenler recm ile öldürülme cezasına çarptırılmışlardır. Bu tip ölüm cezası Musevî hukukunun etkisi ile İslâma girmiştir 85. Peygamberin recm cezası uygulamış olduğu hakkında nakledilen hadîslerin de doğru olduğu kesin olarak tesbit edilememiştir 86. Zina suçu bir hadd cezasını gerektirir, yâni karşılığı kitapta tam olarak tesbit edilen beş suçtan birisidir.
Hicret olayından sonra H. Muhammed İslâmlığın istikbalinin teminatı için bütün Araplar arasında birlik kurulmasını zarurî görmüştür. Tamamen kabile hayatı yaşıyan Araplar 'ın bir düzene sokulabilmesi uzun mücadelelere yol açmış ve H. Muhammed ileri bir kültür seviyesine ulaşmış Medinelilerin büyük yardımı ile amacına hızla yaklaşmıştı, Bu söylediğimiz gelişme din ile politikanın içiçe geçmesini gerektirmişti. H. Muhammed hem bir peygamber, hem de b ir devlet başkanı olarak Arap âlemini birleştirmeğe çalışmıştır. Böylece İslâmlık gerçekte bir siyasî din olarak gelişmiştir. H. Muhammed ' i n devletinde din-siyaset ayrımı yoktu. İnsanın siyasî - sosyal bütün hayatı Tanrının emirleri ile düzenlenmişti
«siyaseten katl»
«Siyaset», sözlük anlamı bakımından «ülke idaresi» ve «politika» kavramlarını belirtir. «Siyaseten katletmek», böylece, hükümdarın «ülke idaresi ve politika» zaruretleri ile verdiği ölüm cezasını göstermektedir. Bu ibarenin belirttiği kurum İslâm kamu hukukuna o derece yerleşmiştir ki, hele Osmanlı Devletinde «siyaset » kelimesinin sözlük anlamlarına bir de «Ölüm cezası» kavramı eklenmiş ve «siyaset» kelimesi bir çok hallerde, yanında «katl» kelimesi olmaksızın bile «hükümdarın verdiği ölüm cezası» anlamında kullanılmıştır
Reklam
II. Mehmed ’in otoritesini kuvvetlendirmek ve saltanatta kayıtsız şartsız yetkili olabilmek için eski ailelerin ve Türk devlet adamlarının nüfuzunu kırdığını belirtmiştik. II. Mehmed için yok edilmesi gerekli en büyük engel, Çandarlı Halil Paşa idi. Bu Veziri - Âzam o kadar kuvvetliydi ki II. Mehmed ' i bir kere tahttan bile uzaklaştırmıştı (1446/ 850). Gerek orduda, gerek ulema arasında nüfuzu çok büyüktü. II. M e h m e d gibi bir hükümdar, tahta kesin olarak geçtiği zaman bile (1451/855), bu kuvvetli devlet adamını yok edememişti. Onu makamında bıraktı. Ancak İstanbul'un fethi dolayısı ile kazandığı büyük nüfuz üzerine onu azl ve tevkif ettirdi, fakat hemen öldürtemedi. II. Mehmed bu büyük devlet adamının katlinden dolayı tepkiler bekliyordu. Halil P a ş a ancak kırk gün sonra öldürüldü. II. Mehme d , Çandarlıyı öldürtmek için kuvvetli sebepler de uydurmak zorundaydı. Bu yüzden onun, İstanbulun fethedilmesini istemediği ve Bizans’dan rüşvet aldığı hakkında rivayetler çıkarıldı.
1350'ler-1. Murat
Padişah, devletin önemli kuvveti olan tımarlı sipahilerin hâkimi olan uc’lardaki eski ailelerin karşısında kendi «kulu» olan yeniçeriler ve o asıldan gelme devlet adamları ile otoritesini kurmak istemektedir.
Genel olarak İslam teokrasisinde, bu arada tabiî Osmanlı Devletinde hükümdarın yetkilerinin mutlak olduğunu çeşitli bahisleri incelerken görmüştük. Bu mutlak yetki ile örf (siyaset - ta'zir) hakkının kayıtsız şartsız tek elde toplanması şüphesiz, siyaseten katl cezasının kötüye kullanılmasına yol açmıştır. Zaten yuvarlak bir kavram olan «siyaset» in de bu konuda aşırı bir uygulamaya sebep olması tabiîdir. Bu mutlak haklarına dayanarak İslâm hükümdarları, suç işlemedikleri halde «suç işleme tehlikesi» gördükleri kişileri, çeşitti cezalara, bu arada ölüm cezasına çarptırmışlardır. İşte İslâm hukukuna aykırı olan nokta asıl budur. İslâm hukukunda temel «sadece bir şüphe üzerine kimsenin cezalandırılamıyacağı » prensibidir. Mutlak iktidarın da sonunda bu çok ileri temeli çiğneyeceği, ve bu konuda da bizzat hukukçuları kullanacağı açıktır.
111 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.