Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı

İsmail Hakkı Uzunçarşılı

Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı kitap alıntılarını, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlılarda ilk medrese, 731 H. (1330 M.)'de Gazi Orhan Bey tarafından o tarihte küçük beyliğin merkezi olan İznik'de yapılmış ve burada ilk müderris olarak da Türk âlim ve mütefekkirlerinden Şerefüddin Davud-i Kayserî olarak tâyin edilmiştir. Bu, Kayserili Davud, büyük mutasavvıf Şeyh Muhiddin-i Arabî'nin üvey oğlu Şeyh Sadrüddin-i Konevî'nin halifelerinden tefsir sahibi ve Muhyiddin-i Arabî'nin Fusus-ul hikem'ini şerh eden Kemalüddin Abdurrezzak-i Kâşi'nin (vefatı 730 H= 1330 M.) halifesi olup yüksek tahsilini Mısır'da yapmıştır.
"Fatih hazretleri İstanbul'da âsâr-ı âliye vücude getirmiştir. Bunların sekizi medaris-i semaniye'dir. Bu medreselerin müderrisleri bilâd-ı Rum'un en büyük âlimleridirler. Eserlerinden birisi de Fatih imaretidir ki orada fıkara ve talebe it'am ediliyor, misafirler, gelip geçenler, hattâ yerliler bile orada yiyip içerler; bunlara sabah ve akşam yemek verilir. Taam hususunda erkek, kadın tefrik edilmez. Fatih camii yüksek büyük bir camidir. Eserlerinden birisi de Mâristan (Hastahane)dir ki imaret tarzında bir medresedir, etrafında hastalara mahsus odalar vardır. Bu, mâristan görülen şeylerin en şayân-ı hayret olanıdır. Bundan daha güzel daha bedii bir bina tasavvur edilemez. Bu mâristanda kantarlarla şuruplar, kehiller, macunlar tıp kanununa göre hazırlanmış ilâçlar koyun etleri, çeşitli kuş etleri, yataklar, örtüler, elhasıl ne lâzımsa mükemmel surette ihzar edilmiş şeyler var. Hastaları tedavi için en mâhir etibba, iş bilir hüddamlar tâyin olnmuştur. Müracaat edenlere her gün o kadar ilaç verilir ki deftere sığmaz.."
Sayfa 6 - 936 Zilkade (1530 Temmuz)' de Şam'dan İstanbul'a gelmiş olan Bedreddin Mehmet b. Radiyyüddin Gazzî ( el- Metaliü'l-bedriyye el- Menazilü' Rûmiyye) adlı seyahatnamesi
Reklam
1007 H. (1598 M.)'de müderrislik ve kadılık yolu olan ilmiye teşkilâtında şöyle böyle mevcut bozukluk arttı; bu tarihe kadar medreselerde, talebeler muayyen dersleri gördükten sonra mezun olup mülâzemetle müderris ve kadı olmak için nöbet usuliyle matlab defterine kaydedilerek sıra beklerlerken bu tarihten itibaren mülâzemet alenen para ile elde edilmeğe başladı; voyvodalar, subaşılar on bin akçe mukabilinde mülâzemet satın alarak tahsil görmeden kadı olmağı başladılar.
Sayfa 48
Süleymaniye külliyesinin inşaatına, bir altın filori elli dokuz akçe hesabı üzerinden sekiz yüz doksan altı bin üçyüz seksen üç filori yani gümüş Osmanlı akçesi olarak beş yüz otuz yedi yük (yüz bin akçe bir yüktür) seksen iki bin dokuz yüz akçe sarfedilmiştir.
Sayfa 36 - Süleymaniye Medreseleri
XVI. asır sonlarına doğru III.Murad zamanında İstanbul'a gelerek Historie du Serail et de la Cour isimli bir eser yazmış olan Michel Bondier, o tarihlerde Osmanlı memleketlerinde 120 medrese, 89 hastahane, dokuz bin talebe bulunduğunu beyan etmektedir. Bu tarihlerde medrese adedi Türkiye'de her halde bu miktardan dört, beş misli ziyadedir; çünkü bu XVI. asır sonlarında yalnız İstanbul suru dahilinde elliden ziyade medrese bulunduğu gibi sur haricinde ve vilâyetlerde pek çok medrese vardı. Yine bu tarihlerde şeyhulislâm Zekeriya Efendi İstanbul kadısı bulunduğu sırada İstanbul tahririni yapmış olup burada 1656 muallimhane kaydetmiştir ki bunların bir haylısı medresedir. Esat Efendi kitapları arasındaki 3384 numaralı bir mecmuada nefs-i İstanbul'da (yani sur dahilinde) aşağı medreselerin seksen sekiz, pâdişah ve hanedan medreselerinin yirmi sekiz, Eyüp medreselerinin yedi olduğu beyan ediliyor. Yine aynı mecmuada Edirne'de yirmi iki medrese bulunduğu yazıldığı gibi Rumeli medreseleri de şehir adları sırasında gösterilmiştir. Evliya Çelebi XVII. asır ortalarına doğru Eyüp, Galata ve Üsküdar'da yüz otuz beş dârü'l-hadîs bulunduğunu yazmaktadır. Bunların arasında medreselerin bulunduğuna şüphe yoktur.
Sayfa 17
Sahn medreselerinin yapılması Osmanlı topraklarındaki medrese teşkilâtında bir yeniliğe esas oldu; çünkü bu yapılan medreseler İlâhiyat ve İslâm hukuku fakülteleri demekti. İşte bu Sahn medreselerinin yapılmasından sonra Osmanlı medreseleri buna göre ayarlandı.
Sayfa 3
Reklam
İstanbul'un meşhur yedi tepesi: Topkapı, Çemberlitaş, Süleymaniye, Fatih, Sultan Selim, Kariye ve Edirnekapı mevkileridir.
İlm-i kelâm denilen ilim, Abbasiler zamanında İslâm âlemine girmiş olan Yunan-ı kadimin fizik, metafizik, matematik, kimya ilimlerinden bahseden ve aklî ilimlerin telkinlerini ihtiva eyleyen bir fikir mecmuasıdır. İlm-i kelâm İslam âleminde derhal taammüm etmemiş ve ibtida bu hususta Mûtezile mezhebine mensup âlimler tarafından tedris ve müdafaa olunmuştur; fakat İslâmiyette fikir cereyanlarının genişlemesi ve ilmî münazaranın başlaması üzerine naklî delillere aklî delillerle mukabele edilmesi zarurerti, kelâm ilminin diğer İslâm alimleri asaında da kabul ve taammümünü mûcip olarak bu suretle islâm felsefesi teessüs etti.
Sayfa 23 - MEDRESELERDE OKUTULAR ESERLERDEN BAZILARINA DAİR MUTALÂA
Osmanlı medreselerindeki tedris usulü hiç şüphesiz diğer İslâm devletinde olduğu gibi bir usul takip etmiş olup medrelerin adedi arttıkça bunlar da derece ve sınıflarına göre bir tertibe tâbi tutulmuşlardır. Osmanlılarda medreselerin artmasıyla vücuda gelen teşkilâta ibtida Sultan II. Murad zamanında (1421-1451) rastlamaktayız; çünkü Fatih Sultan Mehmed'in medrese teşkilâtına esas olan Tetimme ve Dârü'l-hadîs medreseleri yapılmak suretiyle medreseler arasındaki derece farklarını görmekteyiz; bununla beraber Osmanlılardaki esaslı medrese teşkilâtını Fatih Sultan Mehmed zamanında görüyoruz ki bunu daha aşağıda Sahn-ı seman medreselerinden bahsederken göreceğiz.
Sayfa 2
Bu tedris kanunnamesine göre aşağıdan yukarıya yani Hâşiye-i tecrid medresesinden başlayarak muhtelif medrese derecelerinde mantıktan Şerh-i şemsiye, kelâmdan Hâşiye-i tecrid, belâgatten Mutavvel, kelâmdan Şerh-i tevali, belâgatten miftah, usul-i fıkıhtan Tavzih ile bunun şerhinin şerhi olan Telvih ve yine usul-i fıkıhtan Adud şerhi ve fıkıhtan hidaye ve en son tefsir dersleri okutuluyordu.
Sayfa 39
Reklam
Fatih Sultan Mehmed'in Sahn-ı Seman medreseleri, tefsir, usul-ı fıkıh, fıkıh, kelâm ve Arap lisaniyatı üzerine tedrisat yapan ilahiyat, İslâm hukuku ve Arap edebiyatı Fakültesi idi ve henüz müsbet ilimlere mahsus olan Tıb ve Riyaziyat (Matamatik) Fakülteleri yoktu. Bu ihtiyaç gözönüne alınarak mevcuda ilâveten Tıb, Riyaziye Fakülteleriyle bir de Dârü'l-hadîs isimli medreseler yapıldı.
Sayfa 33 - Süleymaniye Medreseleri
Sahn medreselerinin arka taraflarında yüksek tahsile yani Sahn-ı Seman medreselerine danişmend yetiştirmek üzere Tetimme veya Mûsıla-i Sahn ismiyle sahn medreselerinden küçük olarak sekiz medrese inşa edilmişti. Bu, Tetimme veya Mûsıla-i sahn medreseleri derece îtibariyle orta tahsil medreseleri demekti.
Sayfa 9 - Tetimme Medreseleri
Bunlardan şeyhulislâm oğulları mülâzemet ve nöbete girmeden birden bire ehliyeti haiz müderrislere verilecek olan Hâriç müderrisi derecesine çıkarıldılar ve bir müddet sonra kanunun tebdiliyle bunların Dâhil müderrisi olmaları kabul olundu. Pâdişâh hocalarının oğulları da Dâhil medreselerinden birisinin müderrisi itibar olundu. Kazasker oğullan kırk akçeli ve İstanbul kadıları oğulları da yirmi beş veya otuz akçelik (Hâşiye-i tecrid ve Miftah) medreseleri müderrisi oluverirlerdi. Halbuki buraları senelerce ders görüp uzun müddet mülâzemet ve nevbet bekledikten sonra yirmi beş ve otuz akçe ile müderris olanların yerleri idi; hattâ eskiden buralara aynı evsafı haiz olanlar birden ziyade ise aralarında imtihan yapılırdı.
Sayfa 49 - Zekeriya Efendi, İstanbul'da Eski Ali Paşa müderrisliği münbal olduğu zaman kırk akçeli medrese mazullerinden beş kişi ile ulemadan müteşekkil bir heyet huzurunda imtihan olup muvaffak olduktan sonra bu medrese müderrisliğine tâyin edilmişti (Atayî,
Mülâzemet kanununa aykırı olarak Kanuni Sultan Süleyman, kendisine güzel kasideler takdimiyle teveccühünü kazanmış olan Şair Baki'yi sıra bekletmeden mülâzım defterine kaydettirerek bir sene sonra 971 H. (1563 M.)'de yirmi beş akçe ile Hâşiye-i tecrid müderrisliğine tâyinini irade etmiştir. Halbuki Ruznamçe-i hümayunda kayıtlı olup nevbet bekleyen mülâzımlar varken bir medrese talebesinin iki sene içinde mülâzım ve arkasından da müderris olmasının doğru olmadığmı Rumeli kazaskeri Hâmid Efendi arz ile itiraz etmiş ise de Pâdişâh kati olarak emredince Baki Efendi 971 Şevval (1564 Mayıs)'de otuz akçe ile Silivri'de Piri Paşa medresesi müderrisliğine tâyin edilmiştir.
Sayfa 46
Fatih Sultan Mehmet'in sahn-ı seman medreseleri, tefsir, usulü fıkıh, fıkıh, kelam ve Arap lisaniyatı üzerine tedrisat yapan ilahiyat, İslam hukuku ve Arap edebiyatı Fakültesi idi ve henüz müsbet ilimlere mahsus olan tıp ve matematik fakülteleri yoktu. Bu ihtiyaç göz önüne alınarak mevcuda ilaveten tıp, matematik fakülteleri ile bir de darül hadis isimli medreseler yapıldı.
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.