XIX. Asır Türk Edebiyatı, Osmanlı İmparatorluğu'nun hem
sosyal-siyasi ve kültürel alanda yaşadığı medeniyet krizinin
gölgesi altında şekillenmiş olması hem de yeni değerler ve
ufuklar arayışı olmak bakımından ayrı bir önemi haizdir. Bu
dönemin edebiyat tarihi oluşturulurken de söz konusu şartların
belirleyici olduğu görülür. Hatta kimi araştırmacılar
Tanzimat sonrası edebiyat tarihini edebiyatın kendi bünyesine
ait niteliklerin değil edebiyat dışı şartların şekillendirmiş
olmasını önemli bir sorun olarak vurgularlar. Bu bağlamda
belli edebî çevrelere eklemlenerek eser veren ve çoğunlukla
mevcut düzen ya da değerler sistemine muhalefet eden yazar
ve edebiyatçıların edebiyat tarihi literatüründe yer almış olmaları
dikkat çekicidir.
Bütünüyle bakıldığında çeşitli sosyal-siyasal önerilerle şekillenen
ve ilerleyen edebiyat dünyasında, dönemin heyecanlı
tartışmalarından uzak duran ve kendi yazarlık sezgileri ile
hareket eden yazarlar da vardır. İşte Mehmet Tevfik bunlardan
biri olarak nitelendirilebilecek özellikler taşır. O, ne
Batı’ya yönelen ilgi çerçevesinde gelişen edebî akımlardan
etkilenmiş ne de dönemin hararetli edebiyat tartışamalarında
yer almıştır. Mehmet Tevfik, çıkardığı Çaylak isimli mizah
gazetesi ile alanında bir öncü rol oynadığı gibi Osmanlı gündelik
hayatına odaklanarak onları kayıt altına almayı büyük
sanatkar olmaktan daha önemli bulmuş ve bu vadide göz
ardı edilmeyecek eserler bırakmıştır. Çaylak Tevfik, sahih bir
duyarlılık ile değişen şartların etkisinde kaybolan köklü bir
toplumun gündelik hayatındaki renkli, canlı, özgün ve sıcak
ayrıntıların unutulmaması için çaba göstermiştir. İstanbul’da
Bir Sene gibi alanında tek örnek olan kıymetli eserinin yanın-
da döneminde hali hazırda tedavülde olan fıkraları derlemesi
de onun bu çabasının sonucudur. İçerdiği kıymetli folklorik
malzeme nedeniyle yabancı araştırmacıların da dikkatini çeken
yazarın İstanbul’da Bir Sene, Bu Adem ve Letaif-i Nasreddin
isimli eserleri Almancaya çevrilmiştir.
Çaylak Tevfik’in İstanbul’da Bir Sene isimli eseri yeni harflerle
yayımlanmış diğer bazı eserleri de araştırmacıların ilgi oda-
ğına girmiş görünmektedir. Yazarın en geniş hacimli fıkra
derlemesi olan Hazîne-i Letâif ise kitap olarak yayımlanmadı-
ğından çalışmamız eseri günümüz okuyucuna sunmayı hedeflemiştir.
Eser, 1302/1884 yılında Kitapçı Arakel tarafından
İstanbul’da basılan Hazîne-i Letâif metnidir. Söz konusu metin
esas alınarak latin harflerine aktarılmıştır. Aktarma, büyük
oranda hafifletilmiş transkripsiyon olarak bilinen metoda uygun
olarak yapılmaya gayret edilmiştir. Uzatma, ayın, hemze
gibi Osmanlı Türkçesi işaretlerinden olan bazı işaretleri kullanırken
daha çok Türk Dil Kurumu’nun 2009’da yayımladığı
Yazım Kılavuzu’na büyük oranda uyulmaya çalışılmış-
tır. Yazım Kılavuzu’nda bulunmayan kelimeler ise Hazîne-i
Letâif’teki aslına sadık kalınarak yazılmaya dikkat edilmiştir.
Metin, ilk yayımlandığı dönemdeki dilinin otantik havasından
uzaklaştırmamak için büyük oranda aynen aktarılmış-
tır. Örneğin günümüzde artık kelimedeki ses uyumuna göre
şekillenen (-dir,-tır) ekleri çeviri metinde daima (-dir) olarak
tercih edilmiştir. Arapça ve Farsça kökenli kelimeler ile yabancı
isimler aynen okunduğu gibi yazılmaya çalışılmıştır.
Bu türden tasarruflarımızda daha ziyade metnin doğru anla-
şılması ve günümüz okuruna hitap edebilmesi endişesi belirleyici
olmuştur. Metinden daha iyi istifade edilebilmesi için
çalışmanın sonuna bir sözlükçe eklenmiştir.
Münire Kevser Baş