Osmanlı bir aşiret devleti değil farklı aşiret ve inanç kökenlerinden gelen gazilerin/alplerin, göçebelerin, dervişlerin, ahilerin ve bir de Rumların oluşturduğu, giderek hanedanlığa dönüşmüş bir devlettir.
Osmanlı'nın benzeri koşullardaki tüm imparatorluk deneyimleriyle (Roma, Bizans, Pers, Emevi, Abbasi, Selçuklu) benzerlikleri farklılıklarından çok daha baskındır. Bu bağlamda Roma'dan nasıl farklı yanları varsa, aynı şekilde Selçuklulardan da vardır.
Osmanlının ilk düşmanları Bizans'ın komşu tekfurları ve Müslüman Türkmen karesi beyliğidir. Üstelik bu iki kesime saldırırken Osmanlının ordusunda Hristiyanlar ve Hristiyan komutanlar vardır. Bizans asılzadeleriyle peş peşe evlilikler yoluyla akrabalıklar kurulmaktadır.
Dadaloğlu gibi direnme gücünü bulanlar için ise, açık bir düşmandır Osmanlı;
Belimizde Kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir.
Mustafa Kemal için; Osmanlı tarihi, baştan nihayetine kadar hakanların, padişahların, şahısların; en nihayetinde zümrelerin hal ve hareketlerini kaydeden bir destandan başka bir şey değildir. Mazinin, asırların elimize tarih diye uzattığı kitabın mahiyeti bundan ibarettir.