Osmanlı İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya

Suraiya Faroqhi

Osmanlı İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya sözleri ve alıntılarını, Osmanlı İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya kitap alıntılarını, Osmanlı İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
XVI. Yüzyıl sonu şahsiyeti Gazi Giray'ın da aralarında olduğu kimi hanlar, çok iyi eğitim almış Osmanlı beyefendileriydiler...
Sayfa 194
Karizmatik Şah İsmail kişiliği Anadolu'da Türkçe konuşan aşiretler arasında büyük popülerlik kazandı. Kimi aşiretler, şeyhten dönme şahın ordularına katılmak üzere doğuya doğru hareketlendiler.
Sayfa 67
Reklam
Osmanlı hükümdarları, meşrulaştırıcı söylemlerinde soylarını değil, "Haremeyn'in hizmetkârları" olarak Müslümanlar cemaatine verdikleri ve vermeye devam ettikleri somut hizmetleri vurguladılar.
Sayfa 145
Dinin, sıradan iktidar oyunlarını bir saygınlık örtüsü altında gizlemek için çok sık kullanılmış olduğu da besbellidir.
Sayfa 77
Amasya Barışı'nda Safevilerin İslamiyetin üç halifesine beddua ve Hz. Muhammed'in eşi Ayşe'ye hakaret etmek adetinden vazgeçeceklerine dair bir madde vardı. Fakat Safevi sarayında benimsenen Şiilikte (...) ilk halifeler Ebubekir, Ömer ve Osman ile Ayşe, Safevi ileri gelenleri açısından hâlâ çok tartışmalı kişiliklerdi.
Sayfa 310
1500 sıralarında Batı Iran'daki Erdebil kasabasından genç Şeyh İsmail, Türkçe konuşan yerel aşiret üyelerinin kendisine ve atalarına ve özellikle de XIII. yüzyılda yaşamış bir ulu olan Şeyh Şafi'ye bağlılığından yararlanarak kendisini İran hükümdarı ilan etmişti.
Sayfa 67
Reklam
İslami bağlamda daire-i adliye olarak bilinen "kadim akıl"a göre, hükümdarın tebaasının refahı, tebaanın vergilerini ödemesine olanak sağlamaktaydı ve bu vergiler olmadan hiçbir devletin ayakta kalması mümkün değildi.
Sayfa 264
İlk Mescit-Mescid-i Nebevî’nin Yapılışı
“Hz. Muhammed ve arkadaşları İlk mescid Mescid-i Nebevî’nin Duvarın yüksekliğini bir adam boyu yaptılar. Sıcaklığın şiddeti artınca onun güzide arkadaşları mescidin çatıyla örtülmesinin uygun olacağını ifade ettiler. Bunun üzerine o, (HZ. Muhammed) hurma ağacından kütükler dikip dallarıyla çardak yaptırdı. Yağmur yağdıkça çardaktan mescide su damladığından muhterem dostları damın çamurla sıvanması hususunda konuşmuşlar o da şöyle cevap vermiştir: ‘Peygamber Musa’nın çardağı yahut gölgeliği gibi bir korunak yeterlidir. Burda ona da gerek yok; iş daha basit’ ‘Bazıları; Musa’nın gölgeliği nedir?’ diye sorunca (Hz. Muhammed) şu cevabı vermiştir: (Hz. Musa) ‘Ayağa kalktığı vakit başı yukarıya dokunurdu; işte böyle bir gölgelik yeter.’”
Sayfa 122 - YKYKitabı okudu
İstanbul'un Değişmeyen Merkeziliği
“Bunlara ilaveten, dönemin sonunda, yani krizlerle dolu 1770’lerde İstanbul Osmanlı dünya ekonomisinin merkezinde hâlâ sapasağlam durmaktaydı. Dolayısıyla merkez kentin defalarca yer değiştirmiş olduğu Avrupa ve Çin’den farklı olarak Osmanlı dünya ekonomisi istikrarlı bir merkeze sahipti.”
Sayfa 36 - Alfa-TarihKitabı okudu
Rus II. Katerina'nın (h. 1762-96/ 1175-1211) orduları karşısında uğranılan feci yenilgi Osmanlı seçkinlerinin birçok üyesi için hiç beklenmedik bir durum olmuş gibi görünmektedir. Küçük Kaynarca Barış Antlaşmasında padişah, Rus gemilerine, o zamana kadar kıskançlıkla bir "Osmanlı gölü" olarak korunmuş Karadeniz'e girme hakkı tanımak zorunda kaldı. Üstelik Çariçe II. Katerina tarafından Kırım Tatarlarına ve padişaha dayatılan "bağımsızlık," Tatar topraklarının Rus İmparatorluğu tarafından 1783'te (1197-8) nihai olarak ilhakına doğru atılmış ilk adımdı. Müslüman nüfusa sahip bu toprakların kaybedilmesiyle, devlet erkânı ve genel olarak İmparatorluğun Müslüman tebaası gözünde, zararın üzerine bir de hakaret eklenmiş oluyordu. Dolayısıyla, geleneksel olarak III. Selim (h. 1789-1807/1203-22) ve II. Mahmud (h.1808-39/1223-55) saltanatlarıyla ilişkilendirilen İmparatorluk krizi dönemi, 1760'ların sonunda (1180'lerin başı) zaten başlamış gibi görünmektedir.
Sayfa 47 - Alfa Yayıncılık
Reklam
Yine XVI. yüzyılda "aynada silik bir görüntü gibi" izleyebildiğimiz ve XVII. yüzyıl içinde gücüne güç katan Osmanlı "büyük hane halkları" (kapı halkları) mensupları, Avrupa soyluluğunun en azından parşömen ya da kâğıt üzerinde sahip olduğu yasal haklara sahip olmadığı halde, bir aristokrasi olarak görülebilir.
Sayfa 28 - Alfa Yayıncılık
Padişahların resmî tebliğleri, hükümdarın dinî nedenlerden kaynaklanan üstünlük konumunu hissettirmek maksadını taşıyordu; bu tür bir meşrulaştırmaysa, her daim ilânen tebliğ edildiği gibi her an savaşmaya hazır bulunmayı gerektiriyordu.
Sayfa 23 - Alfa Yayıncılık
Osmanlı sefirleri yabancı ülkelerdeki deneyimleri hakkında in extento [ayrıntılı biçimde] yazmaya ancak XVIII. yüzyıl başlarında başladılar. Ünlü Yirmisekiz Mehmed Efendi, bu yeni sefaret raporları edebi türüne 1720 (1132-33) Paris ziyaretine ilişkin anlatısıyla öncülük etti. Osmanlı vakanüvislerinin, arada İstanbul'da bulunan şu ya da bu yabancı sefirin faaliyetleri hakkında yorumlara yer vermeye başlaması da yine bu sırada oldu; daha önceki dönemlerde bu sefirler resmî yazılarda yer verilecek kadar önemli görülmemişlerdi.
Sayfa 20 - Alfa Yayıncılık
Komutanların askerlerine karşı davranışında kabaca bir adalet kadar, yiyecek ve savaş malzemesinin düzenli olarak gelmesi de, disiplin ve askerî performans açısından bu orduda da diğer ordularda olduğu kadar önem taşımaktaydı. Başka herhangi bir hükümdara hizmet eden askerler gibi, Osmanlı askerleri de yeterli gıda ve malzeme sağlanmadığı zaman savaş meydanını terk etmek eğilimindeydi.
Sayfa 24 - Alfa Yayıncılık