Osmanlı İmparatorluğu'nda Paranın Tarihi

Şevket Pamuk

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Osmanlı yönetiminin ilk yillarında yıllık ödemeler (Mısır'dan yapılan) 500.000 altin olarak belirlenmişti. Hüsrev Paşa'nın Mısır'a vali atanmasından sonra, bu miktar kendi talebi üzerine yılda 700.000 altına ya da 28 milyon paraya çıkarıldı. 1535-36 yılinda paşa Istanbul'a bir milyon altını aşan bir miktar gönderdi. Ancak bu ödeme Istanbul'a ulaşınca, padişah (Kanuni) miktarın çok fazla olduğunu ve yoksullardan zorla alınmış olduğunu söyleyerek kabul etmedi. Hüsrev Paşa ödemelere verdiği önemi göstererek padişahı etkilemek istemişti ve yanitında bu miktarı Mısır'ın sınır bölgelerindeki özel gayretleri sayesinde topladiğını belirtti. Ancak padişah, toplanan paraların sadece İstanbul, Mekke ve Medine'deki Müslümanlara su getirmek için kullanılabileceğini, o tarihten sonra da irsaliye-i hazinenin yılda 500.000 altından fazla olmaması gerektiğini buyurdu.
Sayfa 106Kitabı okudu
Bugün Avrupa ve Ortadoğu'da kullanılan parayla ilgili terimlerin pek çoğunun kökenlerinin Roma dönemine kadar gitmesi, para düzenlerinin gelişmesi sürecinde o dönemin ne kadar güçlü ve kalıcı etkisi olduğunun kanıtıdır.
Reklam
1770'lerden 1840'lara kadar sık sık yaşanan savaşlar ve girişilen reformlar nedeniyle, Osmanlı maliyesi büyük boyutlara varan bütçe açıklarıyla karşı karşıya kaldı. 1820'lerde ve 1830'larda en yüksek noktaya ulaşan bütçe açıkları karşısında devlet, vergi kaynakları üzerindeki denetimini artırmaya ve iç borçlanmaya ağırlık vermeye çalıştı. Başka yöntemlerin yeterli olmadığı yoğun mali bunalım dönemlerinde ise, tağşişe başvurmak zorunda kaldı. Osmanlı tarihinin en hızlı tağşişleri, reformcu ve merkeziyetçi padişah II. Mahmud döneminde (1808-1839) yapılmıştır. Bir başka deyişle, gümüş içerikli Osmanlı parası bu dönemde bakır mangıra ya da pula dönüşmüştür. Tağşişlerin zamanlamaları ve büyüklükleri incelendiğinde, devletin tağşişlerin toplumsal ve siyasal maliyetlerine, özellikle de yeniçeriler ve diğer kentli kesimler arasında yol açtığı muhalefet dalgasına karşı duyarlı olduğu anlaşılmaktadır.
Sayfa 181 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Çeşitli olumsuzluklara karşın, miktarları sınırlı kaldığı için, kaimelerin 1852'ye kadar başarılı oldukları söylenebilir. Ancak 1852 yılında, faiz geliri sağlamayan kaimelerin tedavüle çıkarılmasıyla birlikte, kaimelerin tarihinde yeni bir dönem başlamış oldu. Yeni kaimelerin itibari değerleri oldukça küçük, 10 ve 20 kuruş olarak belirlenmişti. Resmi açıklamalarda küçük kupürlerin günlük alışverişlerde kolaylık sağladığı belirtilmekle birlikte, yeni kaimelerin devlete önemli bir gelir sağladığı açıktı. Tedavüldeki kaimelerin miktarı 1853 yılında 175 milyon kuruşa ya da 1,6 milyon sterline ulaştı. Bu miktarın çok büyük olduğu söylenemez. Ancak Kırım Savaşı sırasında, çok fazla miktarda kaime basılmaya başlanınca, altın lira cinsinden piyasa değerleri de itibari değerlerinin yarısına indi. 200-220 kuruşluk kaime bir altın liraya eşit kabul edilmeye başladı. 1861 yılında ise, 1.250 milyon kuruşluk rekor miktarda kaime piyasaları bastı. 400 kuruşluk kaimenin kuru bir altın liraya kadar geriledi. Böylece, Osmanlı tarihindeki ilk kâğıt para deneyimi, başlangıcından yirmi yıl sonra çok hızlı bir enflasyonla sonuçlanmış oluyordu. Yaygın protestolardan sonra 1862 yılında devlet, Osmanlı Bankası'ndan sağladığı kısa vadeli kredilerle kaimeleri piyasadan kaldırdı.
Sayfa 202 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
1850'lerde devlet dış borçlanmaya başladığında, uzun vadeli borçlanmanın cazip göründüğünü tahmin edebiliriz. Bürokrasinin ilk aşamalardaki isteksizliğine karşın, Avrupa piyasalarında yirmi yıl veya daha uzun vadeyle tahvil satarak mali sorunları ertelemek, yüzyılın haşlarından beri tüm hükümetleri zorlayan, onları ağır siyasal ve iktisadi sorunlarla karşı karşıya getiren tağşişler ve kâğıt para deneyimleriyle karşılaştırıldığında, kolay bir çözüm gibi görünmüş olmalıdır.
Sayfa 207 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.