Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı Orduları 1300-1774

David Nicolle

En Eski Osmanlı Orduları 1300-1774 Sözleri ve Alıntıları

En Eski Osmanlı Orduları 1300-1774 sözleri ve alıntılarını, en eski Osmanlı Orduları 1300-1774 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Batılılar, belli ki eşi benzerine rastlamadıkları üstün disiplinleri nedeniyle yeniçerileri öve öve bitirmeseler de; Osmanlı "klasik çağ" ordularında muharebenin düğümünü çözen esas unsur sipahiydi.
Sayfa 13 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
ayy ne romantik (Ben şok)
Rivayet odur ki, Osman isimli genç gazi, gönlünü erenlerden Şeyh Edebali'nin kızı Malhatun'a kaptırmıştı. Fakirdi; sevdiğine kavuşmasının tek yolu yiğitlik sergileyerek kendini kanıtlamaktı.
Reklam
diriliş ertuğrul tayfasından linç yer miyiz ?
Muhtemelen Ertuğrul'un oğlu olmayan Osman, Bizans sınırındaki sahipsiz, engebeli ve çetin bir araziye yerleşen Müslüman çiftçiler ile ganimet peşinde koşan gönüllü Türkmen gazilerden müteşekkil bir ordunun başına geçmişti.
Eyyy Wittek ne dersin ?
Ne var ki, Batı Anadolu'nun gaza peşinde koşan diğer Türkmen beylikleri birer ikişer ortadan kalktığı halde, Osmanlı başarısı kalıcı oldu. Osmanlıların yüzleşmek zorunda kaldığı Bizans mukavemeti, belki de, ordu ve idarî yapının pekişmesine yol açıp beylik halkının düzgün ve istikrarlı bir gelişim sağlaması için gereken zamanı yaratmıştı.
Aklımızda tek bir şarkı sözü; "cebren ve hileyle zaptedildim"
Ilk Osmanlı zaferleri, nizami seyyar ordulardan ziyade, orada burada bir başlarına kalmış Bizans garnizonlarına karşısında elde edildi. Mahalli Bizans asilzadelerinin elindeki araziye savaş yoluyla cebren el koymanın yanında; Müslüman veya Hristiyan hisarlarını satın almak, mevcut arazi sahiplerini Osmanlı bünyesine katıp eritmek veya evlilik ittifakları gibi çeşitli toprak kazanma yolları vardı.
David bey burada; "tüfek icat edildi mertlik bozuldu" diyor.
El becerisine duyulan saygı öylesine büyüktü ki, ateşli silahlar gibi hantal ve kullanışsız araç gereçlerin Osmanlı savaşçıları nazarında ki itibarı yerlerde sürünüyordu.
Reklam
Osmanlı ordusuyla yüzleşme talihsizliğini yaşayanlar, sanki ağız birliği etmişcesine, karşılaştıkları ordunun insan sayısına dair hakikatten fersahlarca uzak abartılı rakamlar vermişlerdi. Bu doğru olmamakla birlikte, Osmanlı orduları, en azından 14. Yüz-yıl ortasına değin, kendi halinde bir beyliğin sahip olabileceğinden çok daha fazla savaşçıyı sefere çıkarabiliyordu.
Osmanlı ordusunun kadim ve emektar Türkmen göçebe savaşçıları, devlet hazinesinden para almak yerine kismetlerine düşen ganimetle yetinmeyi kabul edip bir sefere gönüllü olduklarında 'akıncı' ismini alıyor; bir aşiret kıtası halinde topluca Osmanlı hizmetine girdilerinde ise 'Yörük' diye anılıyorlardı.
Inalcık hocama sevgilerle.
Mücahitlerin yaşadığı kardeşlik dünyası, Batı şövalyeliği kadar açık seçik olmasa da, bunu andıran merasimlerle örülü bir cemaat hayatını telkin ve aynı türden bir yoldaşlık hissini teşvik ediyordu.
13. yüzyıl sonlarına gelindiğinde, Osman Bey'in küçücük dağ beyliği, sekiz sınır hisarının yanı sıra haçlı seferlerinin meşhur Dorilaion muharebesiyle ünlenen Eskişehir'i zapt etmişti. Karasu vadisi boyunca ilerleyen Osman Bey, 1299'da Yenişehir'i ele geçirdi. Bu sayede ilk gerçek başkentlerine ulaşan Osmanlılar, Marmara denizinin bereketli sahillerine hâkim bir devlet olarak tarih sahnesine çıktılar.
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.