Şimdiye kadar okuduğum hiç bir dergiyi yorumlamayı düşünmedim ki; son dönemde sıkça farklı dergilerden edindim ve okudum.
Ama bu sayı benim için çok özel...
Başlarda yudum yudum, şair şair okuyup ilerlemek istedim ama sonunda dayanamayıp dergiye yeniden, baştan başlayarak bir kaç saatte yuttum.
Her şairi başka bir şair, yazar, kıymetli kalem veya kendi çocukları anlatmış ya da bir zamanlar yapılan röportajlarından yararlanılmış .
Dergi en sevdiğim kadın şair Didem Madak'la başlayıp Sezai Karakoç, Muharrem Coşkun, Tomris ve Turgut Uyar, Birhan Keskin, Cahit Zarifoğlu, Ahmet Telli, Sylvia Plath, Ahmed Arif, Cemal Süreya, Orhan Veli, Nazım Hikmet ile ilerleyip en son Can Baba (Yücel) ile sonlanıyor.
Her biri ile ilgili olan yazı beni ayrı etkiledi. Ben bu akşam her bir şairin anlatıldığı, her bir sayfada ayrı duygulandım. Hatta kiminde gözyaşı döktüm. Boğazım düğüm düğüm derler ya, işte ben bu incelemiyi öyle yazıyorum.
En çok sarsan yazı ise Muzaffer İlhan Erdost'un Cemal Süreya'yı son dinlenme mekanına yerleştirme anını yazdığı satırlardı...
Süreya'nın hayırsız oğlu; Birsen hanımın Cemal'inin koynuna konmasını istediği bir kitabı sertçe engelliyor. Birsen hanıma geri veriliyor Süreya'nın "Beni Öp Sonra Doğur Beni" kitabı...
Şiire ilginiz olsun olmasın bu dergiyi edinmenizi öneririm. Çünkü edebiyatımızın önemli şairlerinin başka yerde kolay kolay okuyamayacağınız anıları, yaşamlarından kesitler hep bir arada. Bu dergideki şairlerin hakkında bir çok şeyi bilmeme rağmen bilmediğim farklı bilgileri de okudum. Ve artık her birinin şiirini daha içten, yakıcı duyguylarla okuyup, dinleyeceğime eminim...